TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu... Gökçe Gökçen'den Bakan Tunç'a: "Akın Gürlek'e 'bu sarayın celladı', sizden bahsedilerek 'bu bakanın imamı Akın Gürlek' denmesini mi istiyorsunuz"
CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen Göl, Adalet Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşmelerinde; "Canan Kaftancıoğlu'nun davasında, Selahattin Demirtaş'ın, Selçuk Kozağaçlı'nın, Sözcü gazetesi yazarlarının, Hrant Dink'in, Enis Berberoğlu'nun davasında hep aynı isim var. Kendisi önce sizin yardımcınız, şimdi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu. Sizi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı üzerinden zorlayacak açıklamaları mı tercih ediyorsunuz? Akın Gürlek'e 'bu sarayın celladı', sizden bahsedilerek 'bu bakanın imamı Akın Gürlek', yine sizden bahsedilerek 'bu bakanın Akın Gürlek'e gücü yetmemektedir' denmesini mi istiyorsunuz" dedi.
(TBMM) - CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen Göl, Adalet Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşmelerinde; "Canan Kaftancıoğlu’nun davasında, Selahattin Demirtaş’ın, Selçuk Kozağaçlı’nın, Sözcü gazetesi yazarlarının, Hrant Dink’in, Enis Berberoğlu’nun davasında hep aynı isim var. Kendisi önce sizin yardımcınız, şimdi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu. Sizi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı üzerinden zorlayacak açıklamaları mı tercih ediyorsunuz? Akın Gürlek’e 'bu sarayın celladı', sizden bahsedilerek 'bu bakanın imamı Akın Gürlek', yine sizden bahsedilerek 'bu bakanın Akın Gürlek’e gücü yetmemektedir' denmesini mi istiyorsunuz" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Komisyon Başkanı AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. Komisyonda, Adalet Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşülüyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen Göl, komisyonda; iktidarın kanun yapma pratiğini, AYM'nin iptal ettiği düzenlemelerin değiştirilerek yeniden Meclis'e getirilmesi, etki ajanlığı düzenlemesi, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan hakaret davası ve kayyum atamalarını eleştirdi.
"Bu yapılan anayasanın sistematik olarak ihlal edilmesi"
2017 referandumunun ardından yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılmak yerine birleştiğini belirten Gökçen, Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği düzenlemelerin yeniden Meclis'e getirilmesine tepki göstererek şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 referandumu öncesinde yasama ve yürütmenin birbirinden katı olarak ayrılacağını savunmuştu. Muhalefetin itirazlarına rağmen kabul edilen anayasa değişikliğiyle birlikte kuvvetler ayrılmadı, tam tersine birleşti. Bu dönemde Adalet Komisyonu'nun görüştüğü torba kanunlar, Adalet Bakanlığı'nın hazırlaması ve milletvekillerine göndermesi yoluyla yapılıyor. Bunu Sayın Bakan’ın yasa tekliflerinin hazırlanması aşamasındaki açıklamalarından anlıyoruz. Milletvekillerinin başlattığı, ihtiyacı gördüğü, belirlediği, muhalefetle ve sivil toplumla tartıştığı, ardından teknik desteğin alındığı bir sürece ihtiyaç var.
Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında yürürlükle ilgili bir süre veriyor. Getirdiğiniz teklifler ya o sürenin dolmasından hemen önce getirilen alelacele teklifler ya da süre dolduktan sonra hukuki boşluğu doldurmak adına Meclis'ten 1 günde geçirmeye yönelik metinler. Bu metinlerde de çok büyük çoğunlukla iptal edilen hükmün tamamen aynısı veya bazı kelimelerin yer değiştirmiş halinin olduğunu görüyoruz. Bunlar da yine yöntemine karşı çıktığımız, torba kanun usulüyle getiriliyor. Aynı kadının isim hakkını ihlal eden, kadının soyadı düzenlemesi gibi. Bu yapılan, Anayasa’nın sistematik olarak ihlal edilmesi, Anayasa Mahkemesi’nin fiilen bir kere daha devreden çıkarılması demek. Yani tartışmayı yalnızca bireysel başvuru üzerinden değil, norm denetimini de dahil ederek yapmak zorundayız ve defalarca ifade ettiğimiz gibi, Anayasa’yı uygulamayan bir mantıkla anayasa değişikliğini tartışmak bizim için mümkün değil."
Etki ajanlığı düzenlemesinde Türk Ceza Kanunu'nda yer alan casusluk suçlarına dahil edilmeyen nelerin olduğunu soran Gökçen, "Getirilen ve ardından geri çekilen metinle Erasmus’a giden öğrencilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin, sivil toplum örgütlerinin ve gazetecilerin ifade özgürlüğünün etkilenmesine çok müsait bir ifade vardı. Aynı metin geri getirilmeye çalışılırsa, Genel Başkanımızın ifade ettiği gibi kırmızı alarmdayız. Yok eğer gerçekten ifade özgürlüğüyle ilgili olmayan, sivil toplum örgütlerini ve gazetecileri etkilemeyecek bir düzenleme düşünüyorsanız bu konuyu çok dikkatle ele almak zorundayız" dedi.
"Akın Gürlek’e 'bu sarayın celladı' denmesini mi istiyorsunuz"
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan hakaret davasının siyaseti dizayn etme girişimi olduğunu ve buna izin vermeyeceklerini belirten Gökçen, kayyum atanan belediyeler ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in muhalif isimlerin yargılandığı birçok davada isminin geçmesine tepki gösterdi. Gökçen'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan davada, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Sözcüsü’nün 'Neden Samsun’a sürdüğümüzü izah edeceğim' sözlerini çok vahim buluyoruz. Ve gündeminize almanızı bekliyoruz. Ahmak davasının, siyaseti dizayn etme girişimi olduğunun en başından beri farkındayız ve buna izin vermeyeceğiz. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, bu yaşına kadar hem adli sicil kaydı temiz, hem de bir tek suç bile işlememiş bir akademisyen. Süleyman Soylu’nun değerli görüş ve katkıları için teşekkür ettiği, 2013 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşüne başvurulan, belediye başkanı olarak düzenlediği ve kaymakamın da katılmış olduğu konserde atılan sloganlardan sorumlu tutulan, tutukluluğa itirazın reddi kararında birden bire, aleyhinde bir gizli tanık ortaya çıkan Prof. Dr. Ahmet Özer. Esenyurt Belediye Başkanımız, geçmişte sizin partinizin defalarca görüşüne başvurduğu, dönüp Esenyurt’u on yıllık bir Cumhuriyet Halk Partili olarak kazandığında hakkında suç uydurulan Ahmet Özer.
Ovacık Belediye Başkanımız Mustafa Sarıgül hakkında yıllar önce katıldığı bir taziyeden dolayı dava açıldı. Cenazenin defnedilmesi için belediye başkanımızdan yardım isteyen de güvenliğin sağlanması amacıyla Cumhuriyet savcısı. Belediye Başkanımız, bu olayın üzerine tam üç kez seçimi kazanarak belediye başkanlığı yaptı. Her nasılsa bu şimdi sorun oldu ve bir siyasetçinin daha sözde terörist olduğuna karar verildi. Lütfen Ovacık Belediyesi’nin web sitesini açın. Orada kim başkan olarak yazılmış? Başkanvekili değil. Başkan. Kayyum Hüseyin Şamil Sözen. Yani siz bizim 'kayyum' dediğimize 'başkanvekili' deseniz de, orada başkan olarak ilan edilmiş bile. Burası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde değil midir? Ovacık halkının iradesinin hiçbir değeri yok mudur?
Canan Kaftancıoğlu’nun davasında, Selahattin Demirtaş’ın, Selçuk Kozağaçlı’nın, Sözcü gazetesi yazarlarının, Hrant Dink’in, Enis Berberoğlu’nun davasında hep aynı isim var. Kendisi önce sizin yardımcınız, şimdi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu. Sizi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı üzerinden zorlayacak açıklamaları mı tercih ediyorsunuz? Akın Gürlek’e 'bu sarayın celladı', sizden bahsedilerek 'bu bakanın imamı Akın Gürlek', yine sizden bahsedilerek 'bu bakanın Akın Gürlek’e gücü yetmemektedir' denmesini mi istiyorsunuz?"
CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül de bütçe sunumunda adil yargılanma hakkından, bağımsız ve tarafsız yargıdan ve insan haklarından bahseden Bakan Tunç'un açıklamalarına "Acaba biz aynı ülkede mi yaşıyoruz, anlayamadım. Gerçekleri konuşmamız gerekiyor" diye tepki gösterdi.
"Akın Gürlek'in belediye operasyonları çerçevesinde Esenyurt Belediyesi'ne kayyum darbesi yaptığı doğru değil mi?"
Bülbül'ün konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Yargı reformu olarak getirdiğiniz yargı paketlerinde AYM kararlarını Anayasa’nın 153. maddesini yok saydığınız doğru değil mi? Siyasallaşmış yargının talimatlı yargıçlar eliyle yargı darbesi yapıp Türkiye’yi bir anayasasızlaştırma sürecine teslim ettiğiniz doğru değil mi? Anayasa’nın rafa kaldırıldığı doğru değil mi? AYM’nin Can Atalay hakkında verdiği karara uymayıp Meclis’in saygınlığını ayaklar altına alarak TBMM’ye talimat verip ‘Gereğini yapın’ diyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk’ü ödül olarak Yargıtay Cumhuriyet Başkanlığı’na atadığınız doğru değil mi? Yargıtay üyesi İrfan Fidan’ın atanmasından sadece 20 gün sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine gönderildiği doğru değil mi? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürüttüğü dönemde Ocak 2017’den Kasım 2020’ye kadar suç örgütü lider Ayhan Bora Kaplan hakkındaki 8 soruşturmanın 7’sini kapatan, Kaplan’ı örgüt liderliği iddiasıyla yargılandığı dosyada örgüt liderinden hesabına paralar kabul ettiği tespit edilen Yüksel Kocaman’ın hala Yargıtay üyesi olarak görevine devam ettirildiği doğru değil mi? Siyasi operasyonlarınız için Adalet Bakan Yardımcılığı’ndan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na geçirilen iktidarın gezici hukuk celladı olan, AYM kararlarını Enis Berberoğlu davasında 'tanımıyorum' deyip de hak ihlallerine sebebiyet veren Akın Gürlek'in ayağının tozuyla İstanbul'da belediye operasyonları çerçevesinde Esenyurt Belediyesi'ne kayyum darbesi yaptığı doğru değil mi? HSK'nın Atatürkçü teğmenlere soruşturma açılmasını eleştiren, Antalya Cumhuriyet Savcılığından alınan savcının hukuksal durumu doğru değil mi?
2019 yılında Öcalan'ın yazdığı kamuoyuyla paylaşan Ali Kemal Özcan'ın ihbar sonucu terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla 2023 yılında hakkında açılar soruşturmada PKK yöneticilerinden Remzi Kartal ile görüştüğü iddiaları varken açılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Hukuksuzca tutuklanan ve yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı'mız Ahmet Özer'e yapılan suçlamalardan biri de Remzi Kartal ile görüşmesi idi. Remzi Kartal'la 10 yıl önce görüştü diye belediye başkanımızı hapse tıkan yargı bir yanda duracak, sırf seçim kazanabilmek için devletin İmralı'dan mektup almaya gönderdiği Ali Kemal Özcan Remzi Kartal'la konuştuğunda takipsizlik kararı veren yargınız bir yanda duracak. Aynı durumda bambaşka kararlar veren iki savcı, bu devletin savcısı değil mi? İkisi de hukuka saygı Anayasa'ya bağlılık yemini etmedi mi?
"Yukarıdan komut bekleyen cübbesi düğmeli hakimlerle hukuk devleti mi inşa edeceğiz?"
Siz her fırsatta ‘Kimse yargıya parmak sallayamaz’ derken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’mız Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı haksız hukuksuz ‘Ahmak davasında’ sırf istediğiniz kararı vermiyor diye apar topar Samsun’a sürgün ettiğiniz hâkim Hüseyin Zengin’i unutmadık. ‘Ahmak davası’ için arzu ettiğiniz kararı versin diye o koltuğa oturttuğunuz hakim Mehdi Komşul’u da unutmadık. ‘Bu sözün YSK’ya yönelik değil Süleyman Soylu’ya yönelik söylendiği açıkça ortada’ diyen hakim Mehdi Komşul, 2 yıl 7 ay 15 gün YSK üyelerine hakaretten ceza verdi. Bu yargıya baskı değil de nedir?
İBB Meclisi AKP Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş’un 'İzah edeceğim niye Samsun’a sürdüğümüzü' şeklindeki açıklaması yargıya parmak sallamak, siyaseti yargı eliyle dizayn etmek değil midir? Sırf iktidar kendi siyasi geleceği için tehdit görüyor diye, Ekrem İmamoğlu Başkanımızın dosyasını rafta bekletecek, geçen gün olduğu gibi duruşma savcısı izin aldı diye davayı erteleyecek, yukarıdan komut bekleyen cübbesi düğmeli hakimlerle hukuk devleti mi inşa edeceğiz?
"Yandaşları aklamaya hizmet ettiği bu düzen hukuk devleti olamaz"
Aynı şekilde; 7. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun hukuksuzca yargılandığı davadan bir gün önce çıkıp basına; 'Siyaset yapanlar örnek alırsa onların sonu da bu eski Genel Başkan gibi olur. Siyasetçilerimiz için ibret vesikasıdır.' şeklinde demeç veren siz değil misiniz? Siz aynı zaman da hakim ve savcıları mesleğe kabul eden, atama ve terfilerini yapan, disiplin işlemlerini yürüten HSK’nın da başkanısınız. Bu açıklama bir gün sonra dosyaya bakacak olan hâkime bir telkinde bulunmak bir talimat vermek değil de nedir? Tüm bunların olağan düzen haline getirildiği bu rejim, hukuk devleti rejimi değildir. Açıkça tek adam rejimidir. Adaletin terazisinin muhalifleri ezmeye, suçluları koruyup kollamaya, yandaşları aklamaya hizmet ettiği bu düzen hukuk devleti olamaz. Yargı kararlarının adamına göre şekillendiği ve yargıda çifte standardın hakim olduğu bir düzen hukuk devleti değildir."