TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu... Erhan Usta: "Türkiye bir deprem felaketi değil, özellikle 2018 sonrası bir yönetim felaketi yaşadı"

TAKİP ET

İYİ Parti Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü ve Samsun Milletvekili Erhan Usta, komisyon görüşmelerinde; "Bozulmanın nedeni EYT ve deprem felaketi diyorsunuz. Bu hakikaten doğru bir tespit değil. EYT'nin maliyeti 2023'te milli gelirin 0,54'ü, 2024'te 0,66'sı. EYT'nin mali etkisinin daha düşük olduğuna ilişkin rakamlarımız Çalışma Bakanlığı'nın açıkladığı rakamların çok altında. İşi abartıp bunu EYT'ye, depreme yüklemek yanlış olur. Türkiye bir deprem felaketi değil, özellikle 2018 sonrası bir yönetim felaketi yaşadı. 2024'te KKM hariç kamu maliyesinin bütçeye etkisi 2,27 ve 2,39. Bunlar çok büyük oranlar, esas bozulma buradan kaynaklanıyor. Bunu EYT ve depreme yaslamak son derece yanlış bir analiz olur. Deprem bitiyor işte, niye düzelmiyor kamu maliyemiz o kadar" dedi.

(TBMM) - İYİ Parti Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü ve Samsun Milletvekili Erhan Usta, komisyon görüşmelerinde; "Bozulmanın nedeni EYT ve deprem felaketi diyorsunuz. Bu hakikaten doğru bir tespit değil. EYT’nin maliyeti 2023’te milli gelirin 0,54’ü, 2024’te 0,66’sı. EYT’nin mali etkisinin daha düşük olduğuna ilişkin rakamlarımız Çalışma Bakanlığı’nın açıkladığı rakamların çok altında. İşi abartıp bunu EYT’ye, depreme yüklemek yanlış olur. Türkiye bir deprem felaketi değil, özellikle 2018 sonrası bir yönetim felaketi yaşadı. 2024’te KKM hariç kamu maliyesinin bütçeye etkisi 2,27 ve 2,39. Bunlar çok büyük oranlar, esas bozulma buradan kaynaklanıyor. Bunu EYT ve depreme yaslamak son derece yanlış bir analiz olur. Deprem bitiyor işte, niye düzelmiyor kamu maliyemiz o kadar" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Komisyon Başkanı AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. Komisyonda, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların 2025 yılı bütçesi görüşülüyor. 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın komisyonda yaptığı sunumu eleştiren İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta, Yılmaz'ın sunumunda bir fırsat olarak nitelendirdiği "seçimsiz dönem" söylemini eleştirdi. Usta, son seçimsiz dönemi hatırlatarak şunları söyledi: 

"Önceki dönemin ‘Tam bir felaket dönemi’ olduğunu Mehmet Şimşek söylüyor"

"Seçimsiz dönem gerçekten tarihi bir fırsat mı diye bakıyoruz. Son seçimsiz döneminiz Mart 2019, Mayıs 2023. Bu dönemde enflasyon 45 puan arttı, dolar 3.75 katına çıktı, rezervleriniz 75 milyar dolar bozuldu.  Pandemi de sadece bizde oldu. Amerika’da 2 enflasyon, İsrail’de 3,5, Avrupa’da 2; onlara pandemi gelmedi mi? Rusya’da 8,5, Ukrayna’da 9,75. Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı sadece bizi mi vurdu? Mazeret uydurarak gidersek olmaz. Daha önceki seçimsiz dönemi en güzel eleştiren sizin bakanınız, Mehmet Şimşek. O bir Recep Tayyip Erdoğan hükümeti değil miydi diye insan düşünüyor. Hiçbir söylemeye gerek yok, o dönemin ‘Tam bir felaket dönemi’ olduğunu Mehmet Şimşek söylüyor."

"Kamu maliyesini deprem üzerinden düzeltiyorsunuz"

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çok iyi imkanlar sunduğu yonündeki ifadeleri de eleştiren Yılmaz, kamu maliyesindeki bozulmaya şu sözlerle dikkat çekti:

"2018 öncesinde Türkiye’nin kayda değer bir bütçe fazlası vardı ama 2018 sonrasında kamu maliyesinde müthiş bir bozulma var. Bunun aynısını basit faiz dışı dengelerde de görüyoruz. 2018 öncesinde pozitif olan faiz dışı dengesi Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi sonrasında -sadece bu sistemden kaynaklandığını iddia etmiyorum, Berat Albayrak’ın kişisel gayretleri de var- son derece bozuldu.

Bozulmanın nedeni EYT ve deprem felaketi diyorsunuz. Bu hakikaten doğru bir tespit değil. Depremin ciddi bir harcama etkisi oldu ama şimdi bu azalarak gidiyor. Depremi gerekçe göstererek bir paket uygulandı, bir vergi getirildi ve bu milletin gıkı çıkmadı deprem nedeniyle oldu diye. Ona hiç bakmıyorsunuz, sadece depremin harcama yükünü ortaya koyuyorsunuz. Depremin net etkisi 2 yılda negatif, yani depremin harcama ve gelirinin farkını aldığımız zaman negatif etkisi var ama üçüncü yıldan itibaren depremin net etkisi milli gelirin biri kadar pozitif. Siz aslında kamu maliyesini deprem üzerinden düzeltiyorsunuz. Deprem kamu maliyesini düzeltmek için size fırsat sundu, buna çevrildi bu. Geçici harcamalar için kalıcı vergiler koydunuz. Depremin gelir ve harcamalarını düştüğümüzde milli gelire oranla açıklarımız var. Ciddi bir kamu maliyesini düzeltmesi olmadığını görmek lazım.

"Deprem bitiyor işte, niye düzelmiyor kamu maliyemiz o kadar?"

EYT’nin maliyetinde bizim hesaplamalarımıza göre 2023’te milli gelirin 0,54’ü, 2024’te 0,66’sı. EYT’nin mali etkisinin daha düşük olduğuna ilişkin rakamlarımız Çalışma Bakanlığı’nın açıkladığı rakamların çok altında. İşi abartıp bunu EYT’ye, depreme yüklemek yanlış olur. Türkiye bir deprem felaketi değil, özellikle 2018 sonrası bir yönetim felaketi yaşadı. Kamu özel işbirliği projeleri, trendin üzerinde giden faiz harcamaları, KİK görev zararları, kamu bankaları ve KKM. Bunun 2023 yılında toplam mali etkisi milli gelirin yüzde 5,5’i kadar. Bunlar normal şartlarda çok trendinde giden harcamalardır ve hiç olmayan harcama kalemleriydi. 2024’te KKM hariç kamu maliyesinin bütçeye etkisi 2,27 ve 2,39. Bunlar çok büyük oranlar, esas bozulma buradan kaynaklanıyor. Bunu EYT ve depreme yaslamak son derece yanlış bir analiz olur. Deprem bitiyor işte, niye düzelmiyor kamu maliyemiz o kadar?"

"Ülkenin risk primi artıyor, bu borçlanma maliyetleri ve faiz giderlerini artırıyor"

Faiz giderlerine ilişkin de konuşan Usta, bütçe açığının deprem gibi nedenlerle değil iktidarın yanlış politikalarıyla oluştuğunu söyledi. Usta'nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Faiz giderleri bile artış trendine girdi. 2002’yle mukayese ettiğimizde düşük olduğunu söylemeyin, onlar geçti zaten. Faiz giderlerimizin füze gibi yukarıya doğru gitmesine gerekçe oluşturabilir mi bu? Faiz giderinin artmasının 3 nedeni var: Bütçe açığımız artıyor, deprem değil ama sizin yanlış politikalarınız nedeniyle artıyor. Ülkenin risk primi artıyor. Bu borçlanma maliyetleri ve faiz giderlerini artırıyor. Bir de hatalı borçlanma politikaları nedeniyle bizim faiz giderlerimiz artıyor. CDS 800’ün üzerine çıktı. Nas politikasından çıktı. Şimdi niye çıkardınız arkadaş faizi, neyi çözüyorsunuz? Bir yılda 18 milyar dolar yurt dışına faiz ödedik sizin politikalarınız yüzünden. Dış borç tahvil faiz oranlarınız yüzde 10’a kadar çıktı. Depremde veya Rusya-Ukrayna savaşında çıkmadı. Dünyada faizin bu kadar düşük olduğu dönemde bizim faizlerimiz döviz bazında yüzde 10’a çıktı. Geçmiş dönemde yüzde 4-5’lerde. Bunu yönetim anlayışınıza bağlamanız gerekirken depreme bağlamak son derece yanlış.

"Enflasyonu patlatacak politika uyguluyorsunuz, bir yandan da borcunuzun önemli kısmını enflasyona endeksliyorsunuz"

Borçlanma politikanız yanlış oldu. Hazine’nin temel ilkesi vardır: TL cinsinden sabit faizli enstrümanların payını artırmak. İç borçlanma döviz yapısında bir artış var, nakit dışı borçlanma alttan Varlık Fonu’na kağıt veriyor. İç borçlarımız; kura, altın fiyatlarına ve enflasyona endeksli. 2021 yılında -Berat Albayrak döneminde başlayan yanlış borçlanma politikasıdır- toplam borç stoğumuzun yüzde 15-16’sı sabitmiş, kalanı bizim dışımızdaki faktörlere bağlı. Onu da biz patlattık. Kurumuz bizim politikamıza bağlı, iyi performans gösterseniz paranız değer kaybetmez. Enflasyonu patlatacak politika uyguluyorsunuz, bir yandan da borcunuzun önemli kısmını enflasyona endeksliyorsunuz. Böyle bir akıl tutulması var mı? ‘Rekabetçi kur’ dedi Berat Albayrak, bütün borçlanmanın bir kısmını da kura dayandırdı, ondan sonra ‘rekabetçi kur’ deyip kuru artırma politikası uyguladı. Türkiye işte bundan fakirleşiyor.

"'Nas var’ politikaları 795 milyardan önümüzdeki dönemde ödenecek faizi 6 trilyon 322 milyar liraya çıkardı, 8 katına çıktı"

‘Önümüzdeki dönem daha olumlu’ diyorsunuz. Allah muhafaza, eğer olumlu olan buysa... 2021 sonunda sadece 795 milyar liraymış önümüzdeki dönemde ödeyeceğimiz iç faiz. Yine Eylül 2021'den itibaren o ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç. Bu işi ben bilirim, ben ekonomistim. Nas var’ politikaları, 795 milyardan önümüzdeki dönemde ödenecek faizi 6 trilyon 322 milyar liraya çıkardı, 8 katına çıktı. Hani nerede önümüzde olumlu bir yol var? Bu faizleri ödeyeceğiz, bu sadece iç faiz kısmı. Bir ülkede faiz anaparayı geçerse tefecinin eline düşmüş demektir. Hazineyi tefecinin eline düşürdünüz siz. Ondan sonra, önümüzdeki dönemde bize olumlu  perspektif sunulduğunu veya olumlu olacağını söylüyorsunuz; bunu anlamak mümkün değil. Depremin sadece harcama geliri yok, harcama etkisi 5,9 milli gelire oran olarak o 4 tane kalemin iki yıldaki etkisi 7,82 milli gelire oran olarak. Dolayısıyla yanlış politikaların maliyetinin ne kadar net bir şekilde ortada olduğunu görüyoruz.

"‘Yüksek gelirli ülke olacağız’ dediğiniz zaman bu yanlış bir hedef"

‘Orta gelire Türkiye geçebilir’ dediniz; tamam, güzel. Ama şimdi Dünya Bankası’nın sınıflandırmasına bakalım. Burada yüksek gelirliler, yüksek-orta, düşük-orta ve düşük gelirliler diye sınıflandırılıyor. Yüksek gelirliler için tek kriter var, GNI bazında 14 bin dolar; tamam mı? Türkiye'nin mevcut durumu 2023 itibarıyla GNI bazında 11 bin 650 dolar. Şimdi, yüksek gelirli ülke sayısı 86. Bunların içerisinden bu Körfez ülkeleri, küçük ada ülkeleri ve petrol bilmem neler çıkardığımızda 42 tane böyle adamakıllı ülke kalıyor. Şimdi, bu 42 ülke bizim hedefimiz, yani biz de oraya gitmek istiyoruz. Türkiye bu 42 ülkeden 2 tanesini, Rusya ve Macaristan. Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 117'nici sırda 142'de, Rusya da 113, Macaristan 73. Yani İnsani Özgürlük Endeksi'nde bakın Rusya bizim gibi, Macaristan bize göre biraz daha iyi. Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde Rusya bizden de kötü, Macaristan bizden biraz daha iyi ama diğer kalan 40 ülke hakikaten bu endekslerde de ilk 40'ta, ilk 50'de. Şunu söylemeye çalışıyorum: Sadece hedefi yanlış koyduğunuzu söylemeye çalışıyorum. ‘Yüksek gelirli ülke olacağız’ dediğiniz zaman bu yanlış bir hedef. Bu Rusya olmaktır, işte Rusya'da öyle 14 bin doları tutturmuş ama uluslararası endekslerde, birazdan vereceğim endekslerdeki durumu da ortada.

"Tasarruf yapacaksanız mal ve hizmetleri kesmeniz lazım, orayı kesmiyorsunuz"

Siz bu dönem dediniz ki; ‘Tasarruf yapacağız, tasarruf yapacağız.’ Sadece 2024 yıl için gösterilerde ben de oran kullanıyorum. Harcamalarımız Meclisin verdiği yetkinin üzerinde ve bu cari harcamalardan kaynaklı önemli kısmı, 100 trilyon lira cari harcamalar, mal ve hizmet alım giderleri. Böyle bir tasarruf olabilir mi? Tasarruf yapacaksanız mal ve hizmetleri kesmeniz lazım, orayı kesmiyorsunuz. 2025'e dönecek olursak. 2024'ten 2025'e mali uyum var mı, tasarruf var mı? Temel problem bu, yani 2025'te bir mali uyum yapıyor muyuz? Faiz dışı harcamalarda 2024'ten 2025'e milli gelire oran olarak 1,66 puanlık bir azalma var. Normal şartlarda ilk bakışta çok güzel yani iyi bir azalma bu harcamalar. Nereden geliyor diye bakıyorsunuz. 1,66'nın 1,38'i zaten deprem harcamalarını azaltmaktan kaynaklanıyor. 0,41'i de personel gideri. Zaten vatandaş, işçi, memur sıkıntıda; ‘orayı azaltacağız’ diyerek bir mali uyum, mali konsolidasyon, fiscal consolidation yapıyorsunuz, böyle bir şey olmaz.

"Dezenflasyon programı uygulayan ülkede tüketim ithalatında bu kadar radikal bir artış olabilir mi?"

Bir tartışma var: ‘Asgari ücrete yüksek artış yaparsak bu enflasyon yapar’ diye. Ben buna katılmıyorum yani zaten fakir kesim para harcayamıyor. Tüketim malları ithalatı artıyor, buna bakmak lazım. Türkiye çok ciddi bir servet transferi yaşadı son dönemde, bir kesim aşırı zenginleşti. Bu kesimin harcamaları artıyor, artmaya devam ediyor. Bütün ithalat kalemleri azalıyor, tüketim ithalatı artıyor. Bir dezenflasyon programı uygulayan ülkede tüketim ithalatında bu kadar radikal bir artış olabilir mi? Olamaz. Gelir dağılımı bozuyor ama bu gelir dağılımı adaletsizliği bu sefer geliyor enflasyonu vuruyor, bir kısır döngüye gidiyor. Bunu çözmenin yolu, bu üst gelir grubuna vergi koymaktır."