TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu... DEM Partili Tiryaki'den Bakan Yerlikaya'ya kayyum eleştirisi: "Sizin yaptığınızın da askerî darbelerden hiçbir farkı yok"
DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, İçişleri Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşmelerinde; "2016'dan beri 149 tane belediyeye kayyum atadınız, topluca ve onların yerine, seçilmiş kişilerin yerine de atanmış memurları görevlendirdiniz. Bir daha belediye meclislerinin toplanmasına da izin vermediniz. Sizin yaptığınızın da askerî darbelerden hiçbir farkı yok. Bir tane fark var Sayın Bakan, askerî darbeler döneminde kayyum görevlendirilmesi, daha doğrusu el konulması ile sizin yaptığınızın arasında bir tane fark var. O fark ne biliyor musunuz? Eğer Esenyurt'u saymazsanız -ki o da Kürtlerin çok yaşadığı bir ilçe ama ondan bağımsız olarak söylüyorum- Kürtlerin yaşadığı coğrafyada bunu yapıyorsunuz" dedi.
(TBMM) - DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda İçişleri Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşmelerinde; "2016'dan beri 149 tane belediyeye kayyum atadınız, topluca ve onların yerine, seçilmiş kişilerin yerine de atanmış memurları görevlendirdiniz. Bir daha belediye meclislerinin toplanmasına da izin vermediniz. Sizin yaptığınızın da askeri darbelerden hiçbir farkı yok. Sayın Bakan, askeri darbeler döneminde kayyum görevlendirilmesi, daha doğrusu el konulması ile sizin yaptığınızın arasında bir tane fark var. O fark ne biliyor musunuz? Eğer Esenyurt'u saymazsanız -ki o da Kürtlerin çok yaşadığı bir ilçe ama ondan bağımsız olarak söylüyorum- Kürtlerin yaşadığı coğrafyada bunu yapıyorsunuz. Açık bir Kürt düşmanlığı yapıyorsunuz" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Komisyon Başkanı AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. Komisyonda, İçişleri Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşülüyor.
DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, bütçe görüşmeleri başlamadan önce komisyon salonunun kapısında yaşanan arbedeyi hatırlatarak Bakan Yerlikaya'ya 'Anayasa'ya sadık mısınız' diye sordu. Tiryaki, verdiği örneklerle Bakanlığın uygulamaları ile Anayasa arasındaki uyuşmazlığa dikkat çekti. İktidarın kayyum uygulamasını eleştiren Tiryaki, seçme ve seçilme hakkının gasbedildiğini söyledi.
Tiryaki'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Sayın Bakan, sabah tartışma sırasında 'Ben bu Anayasa'ya yemin ettim' dediniz. Gerçekten Anayasa'ya sadık mısınız Sayın Bakan? Anayasa 127/3'ün son cümlesinde 'Görevleri ile ilgili bir suç sebebiyle haklarında soruşturma ve kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.' Sizin dönemizde görevden uzaklaştırılan ve yerine kayyum atanan hiç kimsenin görevi ile ilgili bir soruşturma var mı? Bu nasıl Anayasa'ya sadakat?
"Anayasa'ya bağlılık yemini etmiş gibi davranıyorsunuz ama sonuçta aykırı hareket ediyorsunuz"
Anayasa'nın 13. maddesi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasını düzenlemiş. 13. madde diyor ki 'Temel hak ve hürriyetler özlerin dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabilir.' Anayasa'da kendi göreviyle ilgili bir soruşturma dışında herhangi bir soruşturma dışında sınırlama var mı? Ancak bu koşullar altında birisini görevden uzaklaştırabilirsiniz. Temel bir anayasal hakkı ihlal ediyorsunuz. Darbeciler de bir sebep söylüyordu, siz de söylüyorsunuz. Generaller de bunu yapıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri, TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine dayanarak bir askeri darbe yaptı. 12 Eylül, 27 Mayıs askeri darbeleriyle sizin yaptığınız darbeler arasında hiçbir fark yok. Siz de Anayasa'ya bağlılık yemini etmiş gibi davranıyorsunuz ama sonuçta aykırı hareket ediyorsunuz.
"Sadece Kürtlerin yaşadığı coğrafyada ve Kürtlerin seçtiği belediye eş başkanlarını görevden uzaklaştırıyorsunuz"
Binlerce asker ve polisle belediyelere el koyuyorsunuz. Batman Belediyesi'nin etrafını kuşatmış, demir bariyerlerle kapatmıştınız. Belediyenin sadece Eş Başkanları değil, başkan yardımcıları, meclis üyeleri, oradaki şube müdürleri, şefler, memurlar, işçiler; hiç kimsenin belediyeye girmesine izin vermediniz, gasbettiniz, darbe yaptınız ve belediyeleri gasbettiniz. Seçilmiş olan belediye başkanlarını görevden uzaklaştırıp onların yerine memurlarla bu belediyeleri yönetmek istiyorsunuz. Türkiye tarihinde topluca belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılıp yerlerine atanmış memurların veya askerlerin atanmasının örnekleri sadece darbelerdir Sayın Bakan.
2016'dan beri 149 tane belediyeye kayyum atadınız, topluca ve onların yerine, seçilmiş kişilerin yerine de atanmış memurları görevlendirdiniz. Bir daha belediye meclislerinin toplanmasına da izin vermediniz. Sizin yaptığınızın da askerî darbelerden hiçbir farkı yok. Bir tane fark var Sayın Bakan, askerî darbeler döneminde kayyum görevlendirilmesi, daha doğrusu el konulması ile sizin yaptığınızın arasında bir tane fark var. O fark ne biliyor musunuz? Eğer Esenyurt'u saymazsanız -ki o da Kürtlerin çok yaşadığı bir ilçe ama ondan bağımsız olarak söylüyorum- Kürtlerin yaşadığı coğrafyada bunu yapıyorsunuz. 12 Eylülcüler, 1960 darbesini yapanlar Türkiye'nin her tarafına bunu yapmışlardı, bütün seçilmişleri görevden uzaklaştırıp yerlerine askerleri atamışlardı ama siz, açık bir Kürt düşmanlığı yapıyorsunuz. 2016'dan beri sadece Kürtlerin yaşadığı coğrafyada ve Kürtlerin seçtiği belediye eş başkanlarını görevden uzaklaştırıyorsunuz.
"Anayasa'yı açık biçimde yok sayan bir yaklaşımınız var"
8 milyon geliri olan bir belediyeye kayyumlarınız 1 milyar lira borca sokuyorlar. 200 milyon geliri olan bir belediyeyi 3 milyar lira borca sokuyorlar; arkanızda kayyum var. Aylık 200-300 milyon lira geliri olan belediyeyi 4-4,5 milyar lira borçlandırdılar. Ortada hiçbir şey yok ve şimdi bu gasp, öyle bir gasp ki kültürel soykırım yapıyorsunuz, Kürt diline düşmanlık yapıyorsunuz, halkın seçme seçilme hakkını engelliyorsunuz, gasbediyorsunuz ve sonra bize de 'Anayasa'ya bağlılık yemini ettim. Ben bu Anayasa'ya uygun davranıyorum' diyorsunuz. Anayasa'yı açık biçimde yok sayan bir yaklaşımınız var. 5393 sayılı Kanun’un arkasına sığınarak halkın seçme ve seçilme hakkını gasbedemezsiniz, bunu çok açık söylüyorum. Bunu anlatmaya devam edeceğiz, arkadaşlarımız anlatmaya devam edecek, Meclis'te anlatmaya devam edeceğiz. AKP bir gün iktidardan gidecek ve emin olun akıllarda kalan en temel uygulamalardan biri ne olacak biliyor musunuz? 'Kayyumcu bir partiydi' diyecekler."
DEM Parti Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan da iktidarın kayyum uygulamasını eleştirdi. Güvenlik harcamalarına ayrılan bütçenin sağlık, çevre, ulaştırma, yollar, ekonomik kalkınma gibi alanlara ayrılmadığını belirten Uysal Aslan, OHAL'in fiili olarak devam ettirildiği bölgeler olduğunu söyledi.
Uysal Aslan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Aslında İçişleri Bakanlığı nasıl bir bakanlık diye ifade ettiğimizde hem bugün bu sabah içeri girerken ki tablo hem de şu an konuşmalardaki tahammülsüzlük içindeki tavra baktığımızda aslında devletin güvenlikçi politikalarla şekillendiği güvenlik kavramının bir yönetme mantığına dönüştüğü 'toplumu, Meclisi, halkı zapturapt bakanlığı', 'baskı bakanlığı', 'sindirme bakanlığı' olarak ifade edebileceğiz. Bunu türlü türlü teknikleriyle geçmişin sürdürücüsü olan, mevcut haliyle de bir şeyin değişmediğini görebiliyoruz. Kayyum uygulamaları bunun en bariz örneği. En net şekilde, halkın bireysel seçme, seçilme hakkından kollektif olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına karşı olan tavır toplumun orada bulunan seçmeni ve halkın tamamının güvenlikleştirdiği boyutunun bir göstergesi.
"Valilikler fiili olarak bir OHAL rejiminde yönetim ifa ediyor"
Geçmiş dönem bütçelerinde olduğu gibi 2025 bütçesinde de İçişleri Bakanlığına ayrılan bütçe içte ve dışta savaş ve güvenlikçi politikaların birer iz düşümü halinde. Savunma harcamalarına 913,9 milyar TL öngörülürken İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstihbarat Teşkilatı ve ilgili kurumlarına iç güvenlik harcamaları 694,5 milyar ödenek öngörüldüğünü görüyoruz. 2025-27 Orta Vadeli Programa baktığımızda, merkezî yönetim bütçesinin harcama türlerine dağılımına baktığımızda iş güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçe yüzde 6,67. Biraz önceki sunumda da tüm bütçe üzerinden yüzde 8'lik bir pay ayrıldığını ifade etti. Yani 2025 bütçesinin üç büyük kalemlerinden bir tanesi. Genel bütçenin ortaya çıktığı bakış açısı, güvenlikçi bakış açısını bu rakamlardan görebiliyoruz.
Bölgem olan Şırnak'tan bir örneğini vereceğim. Bakın, askeri emniyet tesislerinin altyapı ve üstyapı yani karakol, kalekol ve diğer askeri harcamalarına 2003 ile 2024 arasında ayrılan rakam 1 milyar 875 milyon 235 bin gibi bir rakam. Totalde Şırnak'a ayrılan rakamın, ayrılan bütçenin yüzde 30'a yakını sadece güvenlikçi politikalara gidiyor. Peki, sağlık, çevre, ulaştırma, yollar, ekonomik kalkınma gibi diğer hedeflere ayrılan bir bütçe var mı? Hayır. Tam da öngördüğünüz üzere hem Kürt illerine hem de Türkiye geneline baskı ve güvenlik, korku üzerinden ayrılan bir bütçe var karşımızda. Bu bütçelerin halka yansıması yasaklamalar, gözaltılar, engellemeler biçiminde kendini gösteriyor.
Halen fiili olarak OHAL halinde yürütülen bu bölgelerde, sokaklarda zırhlı araç terörü, zırhlı araç katilleri halen kol gezerek devam ediyor. Valilikler fiili olarak bir OHAL rejiminde yönetim ifa ediyor. Van'da bir yıl içerisinde 8, Muş'ta 9, Bitlis'te 7, Kars'ta 2, Dersim'de 2, Diyarbakır'da 9, Batman'da 4, Mardin'de 4, Şırnak'ta 34 kere eylem, etkinlik yasağı ya da özel güvenlik bölgesi ilan edilen bölgeler var. Hani OHAL geçmişte kalmıştı? Fiili olarak uyguladığınız bu OHAL rejiminde, valilikler eliyle yürüttüğünüz bu OHAL rejiminde şu ana kadar ülke geneli ve Kürt bölgesinde kaç tane toplantı, gösteri yürüyüşlerini engellediniz? Bunların şehir dağılımına ilişkin tek bir sunumda tek bir ifade görmüyoruz. Buna ilişkin yasaklama kararlarıyla ilgili Anayasa Mahkemesi'nin onlarca orantısız ve ihlal kararına rağmen neden valilikler Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamakta ve hâlen yasaklama kararları bilfiil olarak sürdürülmektedir?"