TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu... Cevdet Yılmaz: "Deprem nedeniyle ortaya çıkan ek finansman ihtiyacının sağlanması için aldığımız kararlar enflasyonla mücadelemizin ivmesini bir miktar azalttı"

TAKİP ET

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyonla mücadeleye ilişkin "Dezenflasyonun kalıcı şekilde tesisi için geçiş süreci olarak nitelendirdiğimiz dönemin gereklilikleri ile deprem nedeniyle ortaya çıkan ek finansman ihtiyacının sağlanması için aldığımız kararlar, enflasyonla mücadelemizin ivmesini bir miktar azaltmıştır" açıklamasını yaptı. Yılmaz, dezenflasyon sürecini temin edecek politikaları sürdüreceklerini belirterek "Fiyat artışları hedeflenen patikaya gerileyene kadar bütün araçlarımızı enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacak şekilde kullanacağız" diye konuştu.

NİSANUR YILDIRIM

(ANKARA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyonla mücadeleye ilişkin "Dezenflasyonun kalıcı şekilde tesisi için geçiş süreci olarak nitelendirdiğimiz dönemin gereklilikleri ile deprem nedeniyle ortaya çıkan ek finansman ihtiyacının sağlanması için aldığımız kararlar, enflasyonla mücadelemizin ivmesini bir miktar azaltmıştır" dedi. Yılmaz, dezenflasyon sürecini temin edecek politikaları sürdüreceklerini belirterek "Fiyat artışları hedeflenen patikaya gerileyene kadar bütün araçlarımızı enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacak şekilde kullanacağız" diye konuştu.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin sunumunu yapıyor. 

Yılmaz'ın sunumundan öne çıkan başlıklar şöyle:

"2024 yılı genelinde Türkiye ekonomisinin yüzde 3,5 oranında büyümesi bekleniyor"

"Yılın ikinci yarısında, deprem bölgesinde yürütülen yeniden yapılanma faaliyetlerinin ve küresel düzeyde para politikalarının gevşemesi beklentisi ile ılımlı toparlanma öngörülen dış talep koşullarının büyümeyi destekleyeceği tahmin edilmektedir. Uygulanan dezenflasyonist politikaların etkisiyle büyüme kompozisyonunun OVP’de öngördüğümüz şekilde daha dengeli bir görünüm arz etmesi beklenmekte olup, 2024 yılı genelinde Türkiye ekonomisinin yüzde 3,5 oranında büyümesi beklenmektedir. Küresel ekonomide Kovid-19 salgınıyla başlayan ve jeopolitik gerginliklerle art arda gelen zorlu ve çoklu sınamalara rağmen Türkiye’nin büyüme performansında gösterdiği güçlü görünümle kişi başına düşen milli gelir artış kaydetmiştir. 2023 yılı itibarıyla kişi başına düşen milli gelir 13 bin 243 dolar olarak gerçekleşmiştir. 2024 yılında kişi başına düşen milli gelirin 15 bin 551 dolar, 2025 yılında 17 bin 28 dolar olması ve 2027 yılında ise 20 bin dolar seviyesinin üzerine çıkması beklenmektedir.

Türkiye ekonomisi güçlü büyüme performansıyla diğer ülke ekonomilerinden olumlu ayrışırken gelişmiş ülkelere yakınsama sürecini hızla sürdürmektedir. Ülkemizin kişi başına milli gelirinin AB ülkeleri ortalamasına yakınsama oranı 2002 yılında yüzde 38,3 iken 2023 yılında bu oran yüzde 73,9 olarak gerçekleşmiş, 2024 ve 2025 yıllarında sırasıyla yüzde 75,5 ve 77’ye ulaşması beklenmektedir. Büyümenin kaynakları incelendiğinde, 2023 yılında yüzde 5,1 oranında gerçekleşen büyümeye; sermaye stokunun 1,5 puan, istihdamın 1,7 puan ve toplam faktör verimliliğinin ise 1,8 puan katkı verdiği görülmektedir. 2024 ve 2025 yıllarında ise üretim faktörlerinin tamamının büyümeye katkı sunduğu bir yapı öngörülmekte olup uzun dönemde toplam faktör verimliliğini artıracak tedbirlerin etkisiyle sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ortamına ulaşılması hedeflenmektedir.

"2025 yılında yüzdce 4 oranında büyüme hedefleniyor"

2025 yılında ise ekonomimizin üretim ve talep yönüyle dengeli görünümünü koruyarak, net ihracat ve sabit sermaye yatırımlarının ağırlığının arttığı sürdürülebilir bir yapıyla yüzde 4 oranında büyüme kaydetmesi hedeflenmektedir. Tüm dünyada ve özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan tüm olumsuzluklara, artan belirsizliklere ve jeopolitik risklere rağmen istikrar ve güven adası konumunu güçlendiren ülkemiz, bugün atılan sağlam adımlar ve elde edilen kazanımlarla önümüzdeki yıllarda istikrarlı yüksek büyüme ve kalıcı refah artışının temellerini atmaktadır.

"2025 yılında işsizlik oranının yüzde 9,6 seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz"

Ülkemizin iş gücü piyasalarına bakıldığında, güçlü iktisadi faaliyetin istihdam oluşturma kapasitesi üzerinde olumlu etkileriyle istihdam, 2024 yılının Ağustos ayında tarihi yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Bu dönemde işsizlik oranı yüzde 8,5’e gerilemiş, istihdam edilen kişi sayısı bir önceki aya göre 78 bin kişi artarak 32 milyon 776 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. Bu olumlu görünümün devamıyla OVP tahminlerimize göre 2024 yılı genelinde istihdamdaki artışın 1 milyonu aşmasını ve işsizlik oranının bir önceki yıla göre 0,1 puan azalarak yüzde 9,3 olarak gerçekleşmesini öngörmekteyiz. 2025 yılında ise dezenflasyonist sürecin etkisiyle işsizlik oranının yüzde 9,6 seviyesinde gerçekleşmesini beklemekteyiz. Ayrıca önümüzdeki üç yıllık süreçte istihdamın yıllık ortalama 758 bin kişi artacağı ve işgücüne katılımda beklenen artışa rağmen işsizlik oranının 2027 yılında yüzde 8,8 seviyesine gerileyeceğini öngörmekteyiz.

"Deprem nedeniyle ortaya çıkan ek finansman ihtiyacının sağlanması için aldığımız kararlar enflasyonla mücadelemizin ivmesini bir miktar azalttı"

Küresel ölçekte enflasyon oranlarındaki ivme yavaşlasa da işgücü piyasalarındaki sıkılaşma ve iç talepteki canlılıkla birlikte hizmet grubu enflasyonundaki katılığın artmasıyla çekirdek enflasyonlardaki düşüş sınırlı kalmıştır. Bu durum enflasyona yönelik yukarı yönlü riskleri artırmış, tırmanan ticaret gerginlikleri ile artan belirsizlikler para politikalarındaki gevşeme döngüsünü geciktirmiştir. Dünya genelinde enflasyon görünümüne ilişkin sektörel dinamiklerin farklılık gösterdiği ve hizmet grubu enflasyonunda katılığın öne çıktığı son dönemde, ülkemizde de benzer bir eğilim belirleyici olmuştur. Bununla birlikte dezenflasyonun kalıcı şekilde tesisi için geçiş süreci olarak nitelendirdiğimiz dönemin gereklilikleri ile deprem nedeniyle ortaya çıkan ek finansman ihtiyacının sağlanması için aldığımız kararlar enflasyonla mücadelemizin ivmesini bir miktar azaltmıştır.

"Fiyat artışları hedeflenen patikaya gerileyene kadar bütün araçlarımızı enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacak şekilde kullanacağız"

Uyguladığımız para politikası ile birlikte parasal aktarım mekanizmasını desteklemek için hayata geçirdiğimiz makroihtiyati tedbirler sayesinde 2023 yılının ikinci yarısından itibaren Türk lirasında görece istikrarlı bir seyir hâkim olmuş ve kur geçişkenliğinin enflasyon üzerindeki etkisi önemli ölçüde zayıflatılmıştır. Buna ek olarak, güçlü bir biçimde uygulamaya koyduğumuz para ve maliye politikalarımızla birlikte toplam talep koşulları ivme kaybetmiştir. 2024 yılı Haziran ayından itibaren geçiş dönemi sona ermiş ve dezenflasyon süreci başlamış olup TÜFE yıllık artış oranı, zirve noktasını gördüğü Mayıs ayına kıyasla 26,1 puan azalarak Eylül ayı itibarıyla yüzde 49,4 olarak kaydedilmiştir. Para ve maliye politikaları arasındaki güçlü eşgüdümü sağlayan, şeffaf ve öngörülebilir politika adımlarımızın olumlu etkileri ile 2024 yılı Haziran ayı itibarıyla başlayan dezenflasyon sürecinin devamında enflasyon oranının, program döneminde tek haneli seviyelere indirilerek bu seviyelerde istikrar kazanmasını sağlamak en önemli önceliğimizdir. Bu doğrultuda, dezenflasyon sürecini temin edecek politika bileşimini sürdürerek, fiyat artışları hedeflenen patikaya gerileyene kadar bütün araçlarımızı enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacak şekilde kullanacağız.

"2024'te cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 1 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz"

2024 yılı sonunda OVP’de yüzde 1,7 olması tahmin edilen cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 1 civarında gerçekleşmesini beklemekteyiz. Cari işlemler dengesindeki iyileşme eğiliminin sürdürülebilir kılınması için, dış ticaret dengesindeki iyileşmeye ek olarak hizmetler ticareti yoluyla elde edeceğimiz gelirleri artırmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, ülkemiz potansiyelinin daha etkin kullanılmasına yönelik uygulamalara devam edeceğiz. Artan turizm gelirlerimiz cari işlemler açığının kapatılmasına katkı vermeyi sürdürmektedir. 2024 yılında turizm gelirlerimizin 59,6 milyar dolar seviyesine ulaşacağını öngörmekteyiz. Turizme ek olarak diğer hizmetler ticareti gelirlerinin artırılmasına yönelik uygulamalar, cari işlemler açığının sürdürülebilir seviyelerde gerçekleşmesine önemli katkılar sağlayacaktır.

"Yıllık tüketici kredi artışı yüzde 27,5"

Para politikasında kademeli olarak sıkılaştırmaya gidilmiş, ayrıca makroihtiyati politikalarda hızlı bir sadeleşme sürecine girilmiştir. Dezenflasyonun sağlanması amacıyla atılan adımlarla 2024 yılının Mayıs ayı ortalarına kadar düşüş gösteren kredi büyüme oranları bu tarihten sonra daha dengeli bir patikada seyretmiştir. Bu çerçevede 11 Ekim itibarıyla yıllık tüketici kredi artışı yüzde 27,5, yıllık ticari kredi artışı ise yüzde 24,9 seviyesinde gerçekleşmiştir. Diğer taraftan üretimi desteklemek amacıyla ihracat, yatırım, tarım, esnaf kredileri ile deprem bölgesine yönelik krediler, kısıtlamalardan muaf tutulmuştur. Buna göre Ağustos 2024 itibarıyla ihracat ve yatırım kredilerinin toplam krediler içindeki payı geçtiğimiz yıla göre yüzde 19,5 seviyesinden yüzde 20,3 seviyesine yükselirken tüketici kredilerinin payı yüzde 13,8’den yüzde 12,3’e gerilemiştir. Ağustos 2024 itibarıyla KOBİ kredilerinin ticari krediler içindeki payı da yüzde 36,1 seviyesinde gerçekleşmiştir.

"KKM, yarıdan fazla gerileme kaydetti"

Geçen yıl Ağustos ayında 3,4 trilyon TL olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) bakiyesi 11 Ekim 2024 tarihi itibarıyla 1,47 trilyon TL olarak yarıdan da fazla gerileme kaydetmiştir. Dolar bazında ise aynı dönemde 127,6 milyar dolardan 43 milyar dolara gerileyen KKM bakiyesi yüzde 66 oranında düşüş göstermiştir. KKM’nin yurtiçi yerleşiklerin mevduatları içindeki payıyüzde 28,1 seviyesinden yüzde 9,1’e gerilerken TL mevduatın payı yüzde 31,6’dan yüzde 55,9’a yükselmiş, yabancı para (YP) mevduatın oranı yüzde 35’e gerilemiştir.

"Merkez Bankası, net rezervleri 58,3 milyar dolara yükseldi"

Son bir buçuk yılda güçlü bir artış eğilimi gösteren uluslararası rezervlerimiz bu olumlu seyrini sürdürmektedir. 11 Ekim 2024 itibarıyla Merkez Bankası brüt rezervleri geçen yılın aynı dönemine göre 32,9 milyar dolar artışla 157,4 milyar dolara, net rezervler ise 36,2 milyar dolar artışla 58,3 milyar dolara yükselmiştir. Türkiye’nin CDS primi, fiyat istikrarını önceleyen dezenflasyon süreci devam ederken, 2024 yılı içerisinde jeopolitik gelişmelere de bağlı sınırlı ve geçici dalgalanmalara rağmen, gerileme yönündeki hareketine devam etmektedir. Ülkemizin kredi risk primi son dönemde küresel salgın öncesindeki Şubat 2020 seviyelerine kadar gerilemiştir.

"TL cinsi borçlanmanın payı yüzde 70,3'e yükseldi"

Borçlanmanın yapısına bakıldığında da iyileşmenin sürdüğü gözlenmektedir. 2024 yılı Eylül ayı itibarıyla, borçlanmanın yapısında TL cinsi borçlanmanın payı yüzde 70,3’e yükselmiştir. Dış finansman programı kapsamında uluslararası sermaye piyasalarında yapılan dört tahvil ihracı ile 10,5 milyar dolar kaynak sağlanmıştır. Ayrıca, AB tanımlı genel yönetim borç stokunun milli gelire oranı düşüş eğilimini sürdürmüş; 2022 sonunda yüzde 30,8 olan oran, 2023 sonunda yüzde 29,3’e, 2024 yılının ikinci çeyreğinde ise yüzde 26,1’e inmiştir. Aynı dönemde AB ülkelerinde bu oran yüzde 82 olarak kaydedilmiştir.

"Tüm yapısal reform alanlarında tedbirler hayata geçirilmeye devam edilecek"

Geçen yıl açıkladığımız ekonomi programımız başarılı bir şekilde uygulanmaya devam edilmekte, pek çok alanda olumlu sonuçlar alınmaktadır. Bu süreçte ifade ettiğim gibi, dezenflasyon süreci hızlanmış, büyümede dengelenme sağlanırken istihdam artışı korunmuş, ihracat ve turizm gelirleriyle cari işlemler açığı azalmış, iyileşen rezervler ve azalan risk primiyle finansal istikrarımız güçlenmiştir. Eylül ayında açıkladığımız güncellenen OVP ile ekonomide dengelenme sürecinin sıhhatle devamı için para, maliye ve gelirler politikalarının eşgüdüm içerisinde uygulanmaya devam edileceği güçlü bir şekilde vurgulanmıştır. Azami tasarruf anlayışıyla harcamalarda etkinliğin artırılması, vergide adalet ve etkinliğin güçlendirilmesi, kayıtdışı ekonomiyle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi temel başlıklar olarak öne çıkmıştır. Bu süreçte ekonomideki yapısal dönüşümü hızlandırmak üzere ikiz dönüşümü gözetecek sanayi politikalarının uygulanması, buna katkı sağlayacak şekilde işgücünün niteliğinin artırılması, altyapının güçlendirilmesi ve yatırımların hızlandırılması sağlanacaktır. Ekonomideki kazanımlarımızı kalıcı hale getirmek üzere; afetlerle mücadeleden yeşil ve dijital dönüşüme, enflasyonla mücadele ve finansal istikrardan kamu maliyesine, iş ve yatırım ortamından yüksek katma değerli üretim ve ihracata, enerjiden ulaştırmaya, eğitimden sağlığa, işgücü piyasalarından sosyal güvenlik ve sosyal yardımlara tüm yapısal reform alanlarında tedbirler hayata geçirilmeye devam edilecektir."

(SÜRECEK)