Plan ve Bütçe Komisyonu... Yılmaz: ''Cumhurbaşkanlığı sarayı dediğiniz yer 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim merkezi. Elbette birtakım hizmetleri olacak''

TAKİP ET

Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurumların bütçesinin görüşmeleri tamamlandı. Görüşmeler sonrasında milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Cumhurbaşkanlığı Sarayı dediğiniz yer 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim merkezi. Elbette buranın belli bir altyapısı olacak, personeli olacak, elbette korunacak, elbette birtakım hizmetleri olacak. Burada yanlış bir şey varsa da hep beraber düzelteceğiz" dedi.

(TBMM) - Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurumların bütçesinin görüşmeleri tamamlandı. Görüşmeler sonrasında milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Cumhurbaşkanlığı Sarayı dediğiniz yer 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim merkezi. Elbette buranın belli bir altyapısı olacak, personeli olacak, elbette korunacak, elbette birtakım hizmetleri olacak. Burada yanlış bir şey varsa da hep beraber düzelteceğiz" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurumların 2025 yılı bütçesi görüşüldü. Konuşmaların tamamlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Yılmaz, konuşmasında, "Orta vadeli programda bazı alanlarda tahminimizden daha iyi noktadayız. Bazı noktalarda da beklentimizin biraz altındayız, enflasyon bunlardan en önemlisi. Bir miktar beklentilerimizin üstünde" ifadelerine yer verdi.

“Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimleri her zaman mümkündür”

''Göz bebeğimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’ni hem yurt içinde hem de yurt dışında daha güçlü bir konuma ulaştırmak için kararlılıkla çalışacağız’’ diyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, şöyle konuştu:

''Bütün fikirlere saygılıyız. İfade hürriyeti son derece kıymetlidir. Sadece demokrasi için değil, kalkınma için de yenilik ve girişim için de ifade hürriyeti olmazsa olmazdır. Herkes kendi fikrini ifade edecek. Bizim hoşumuza gitsin, gitmesin, katılalım, katılmayalım herkesin ifade etme hakkı vardır. Ancak ifade hürriyetiyle birlikte usül ve üslubun da ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı içeriği, uygun bir usül ve üslüpla ifade ettiğiniz zaman çok daha insani, çok daha medeni bir tartışma ortamı oluşturabiliyor. Bazen çok köşeli ifadeler, karşınızdakini bir insan olarak değil de farklı bir varlık gibi değerlendiren ifadeler de bence hiç kimseye bir fayda sağlamıyor. Onları da takdirlerinize bırakıyorum. Ben o tür ifadelere cevap vermek istemiyorum. Parlamento çok çok önemli. Bütçe süreci bazı arkadaşlarımız altını çizdiler. Parlamento, zaten sözden geliyor. Yasama, denetim gibi temel işlevlerinin yanı sıra, parlamentoların kuruluş amaçlarından biri bütçe. Bütçeyi burada hep birlikte müzakere ediyoruz. Bütçe meselesiyle sadece bütçe konuşulmaz. Türkiye’nin her sorunu bu vesileyle gündeme gelir. Genel ve yerel meseleler konuşulur. Bunu da ben gayet normal karşılıyorum. Bugün de üzerinde en fazla durulan konulardan bir tanesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi konusu oldu. Farklı görüşler ifade edildi. Her zaman farklı görüşlere saygımız var. Elbette herkesin bu konularda aynı düşünmesini bekleyemeyiz. Ben kendi bakış açımı paylaşmak istiyorum. Önemli olan sistemin demokratik olmasıdır. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimleri her zaman mümkündür. Başkanlık sistemi, parlamenter sistem, yarı başkanlık sistemi, parlamenter sistem ne kadar demokratikse, başkanlık sistemi de en az o kadar demokratiktir. Bazı demokrasilerde parlamenter sistem vardır, bazılarında başkanlık, bazılarında yarı başkanlık. Her birinin de kendi altında versiyonları vardır. İngiliz tipi parlamenter sistem ile kıta Avrupa’sının parlamenter sistemi de aynı değildir. Farklılıkları vardır. Amerika’daki başkanlık sistemiyle, Latin Amerika’daki başkanlık sistemini farklıdır. Bunların da kendi içinde farklılıkları var.

“Değerli arkadaşlar, o çok şey yaptığınız eski sistem diyeceğim ona”

Türkiye’de de halkın oyuyla, halkın onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiştir. Önceki sistem, yaşamasak, bilmesek neredeyse ideal bir sistemden çıkmışız da bozmuşuz gibi yönetim sistemimizi. Buna neredeyse buradaki ifadelerden ben de buna inanacağım. Değerli arkadaşlar, o çok şey yaptığınız eski sistem diyeceğim ona. İdeal bir parlamenter sistem miydi, değil miydi o da tartışılır. 12 Eylül sonrası oluşturulmuş, vesayetçi bir anlayışla kurgulanmış, birçok ekonomik ve siyasal krizin oluştuğu, yaşandığı bir dönemden bahsediyoruz. Sanki böyle çok ideal bir şeyden çıkmışız da, kötüye gitmişiz gibi atmosferin oluşturulmasını ben hiçbir şekilde doğru bulmuyorum. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, içinden geçtiğimiz konjonktürde, dünyanın, bölgenin içinden geçtiği konjonktürde ülkemizin istikrarına, bekasına katkıda bulunan bir sistem olmuştur. Yönetimde istikrarı sağlamıştır. Belli krizlere, belli sıkıntılara pandemi gibi, uluslararası bazı meseleler gibi. Hızlı vaziyet edilmesinde etkili olmuştur. Yolumuza halkımız demokratik bir ortamda başka bir karar vermediği sürece, bu sistemi devam ettireceğiz. Ancak şunu da tekrar ifade etmek isterim. Her sistem gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de iyileştirilmeye açıktır.

”Tabu söz konusu değil”

Yaşadığımız tecrübeler ışığında, gördüğümüz eksikliklerin iktidarıyla, muhalefetiyle toplum ortaya konacak bir takım önerilerle her zaman iyileştirilmeye açık bir sistemdir. Bir rejimden bahsetmiyoruz. Bir yönetim sisteminden bahsediyoruz. Bu yönetim sisteminde tecrübeyle ortaya çıkan bazı eksiklikler varsa veya daha iyi yapılabilecek şeyler varsa neden olmasın. Burada da bir tabu söz konusu değil. Öyle bir zihniyetimiz yok. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, dinamik bir sistem olarak milletin karşısına konulmuştur. İdarede yeri geldiğinde kanun bile gerektirmeden bazı tedbirler alabileceği şekilde tasarlanmıştır. Dolayısıyla geliştirilmeye, daha iyiye götürülmeye de her zaman açık bir sistemdir. Parti sayısı ile yönetim sistemi arasında nasıl bir ilişki var derseniz, ben doğrusu yönetim sistemlerinin, parti sayılarını belirlemediğini düşünenlerdenim. Parti sayısını belirleyen daha çok seçim sistemidir. Amerika, başkanlıkla yönetilen bir ülke. İngiltere, parlamenter sistemin olduğu bir ülke. İkisinde de az sayıda parti var. Çünkü ikisinin seçim sistemi benzer. Yönetim sistemleri çok farklı. Parti sayısı, yönetim sisteminin değil, seçim sisteminin bir fonksiyonudur. Ben en azından öyle yorumluyorum. Türkiye’de parti sayısı fazla mı dersiniz? Bence öyle. 158 parti var. Bir kısmı neredeyse dernek diyebileceğimiz nitelikte. Parti kurmak oldukça kolay. Dernek kurmak gibi bir şey. Seçime girebilen partilerin belli şartları var. Onlar da tartışmaya açık hususlar. Yönetimde istikrar ve temsilde adalet, seçim sistemlerinin özünü oluşturan hadiseler. İkisini de bir arada sağlayacak sistem, elbette en ideal sistem. Bunu da bütün ülkeler tartışıyorlar. Biz de tartışmaya devam edeceğiz. Siyasi Partiler Kanunu’nda da Seçim Kanunu’nda da mutlaka çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu tabi tek başına bir partinin değil, birçok partinin birlikte tartışması, konuşması gereken konular.

"Cumhurbaşkanlığı sarayı dediğiniz yer 85 milyonun yönetim merkezi"

Cumhurbaşkanlığı sistemini de epeyce tartıştınız. Hissiyatımı söylüyorum; Cumhurbaşkanlığı sarayı dediğiniz yer 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetim merkezi. Elbette buranın belli bir altyapısı olacak, personeli olacak, elbette korunacak, elbette birtakım hizmetleri olacak. Burada yanlış bir şey varsa da hep beraber düzelteceğiz. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin çok fazla olduğuna dair eleştiriler yapıldı. 2007 öncesinde Başbakanlık vardı ve yeni sistemde Cumhurbaşkanlığıyla birleştirildi. Buradan baktığınızda 2018 yılı bütçesinde Başbakanlığın ve Cumhurbaşkanlığının ikisinin bütçesinin toplam bütçe içindeki oranı yüzde 0,32'ymiş. 2025 yılında Cumhurbaşkanlığı için toplam bütçe içindeki payı yüzde 0,11. Yani bütün bu tartıştığımız bütçenin içindeki payı ve geçmişle mukayesesi bu. Takdiri size bırakıyorum. Bu ödeneğin de önemli bir kısmı barışı koruma hizmetleri, kütüphane gibi amaçlar için kullanılıyor. 

Taşıt alımlarıyla ilgili 2023 yılında 20 adet taşıt alınması öngörülmüş ama 3 adet TOGG marka taşıt alınmış, 3 adet minibüs alınmış toplam 6 adet taşıt alınmış. 2025'te de 20 taşıt alımı planlanmış. Bazı araçlardaki rakamsal artışlardan bahsedildi bunlar da enflasyon artışından kaynaklı değer artışları yani yeni bir araç alımından kaynaklı değil. 

"Önümüzdeki dönem de dengeli büyümeye yönelik hedeflerimizi hayata geçireceğiz"

Makro ekonomi ile ilgili büyüme rakamları açıklandı. Üçüncü çeyrekte bir miktar beklentinin altında yüzde 2.1 oranında büyüme gerçekleştirildi. Böylece 17 çeyrektir kesintisiz büyümemiz devam etmiş oldu. İlk dokuz aylık büyümemiz yüzde 3,2, yıllıklandırılmış büyümemiz ise yüzde 3,6 olarak gerçekleşti. Bu yıl için bizim öngörümüz yüzde 3,5'lik bir büyüme. Bu gelen rakamlarla bir miktar aşağı yönlü risk olduğunu söyleyebiliriz. Ancak son Ekim- Kasım aylarında öncü göstergelerde belli bir toparlanma işareti var. Sonucunu hep beraber göreceğiz. Tam da orta vadeli programda öngördüğümüz daha dengeli bir büyüme yapısına doğru gittiğimizi, dış talebin büyümeye katkısının arttığını görüyoruz. Önümüzdeki dönem de dengeli büyümeye yönelik hedeflerimizi hayata geçireceğiz. 

"KKM, finansal istikrarımızı bozmadan görevini yaptı ve tasfiye ediliyor"

Enflasyon bizim temel meselemiz. Bir tarafta enflasyonu düşürürken diğer yandan dengeli büyümeyi sağlama, depremin etkilerini ortadan kaldıracak rehabilitasyon çalışmalarını yapma ve sosyal talepleri karşılama konusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Enflasyonla ilgili başından beri şunu söyledik; üç dönem olacak dedik. Geçiş dönemi, dezenflasyon dönemi ve fiyat istikrarı dönemi. Geçiş dönemini tamamladık. Cari açıkta dramatik bir düşüş sağlandı. Bütçe açığı depreme rağmen önemli oranda kontrol edildi. Merkez Bankamızın rezervlerinde tarihimizde hiç görmediğimiz bir hızda iyileşme sağlandı. Türkiye'nin döviz meselesi büyük oranda çözülmüş durumdadır. Borçlanma maliyetleri de aşağı düşmüştür. KKM dediğimiz mekanizma kurun oldukça istikrarsızlık arz edeceği bir ortamda istikrar sağlamak üzere geçici olarak yapılmıştır. Bu tarihi olarak yapılan bir düzenlemedir. KKM'den de son bir yıl içinde çıkış süreci devam etmektedir. KKM, finansal istikrarımızı bozmadan görevini yaptı ve tasfiye ediliyor. 

"Enflasyon büyüme için de, gelir dağılımı için de iyi değil"

Enflasyon ve büyümeye ilişkin de epey yorum yapıldı. Enflasyon büyüme için de, gelir dağılımı için de iyi değil. Kısa vadede enflasyonla mücadele bazı zorluklar doğurabilir bunu kabul ediyorum. Orta ve uzun vadede ise enflasyonu düşürdüğünüz, istikrarı sağladığınız bir ortam hem büyüme hem de gelir dağılımı için son derece önemli. Enflasyonu giderek düşürdüğümüz bir ortamda öngörülebilirliğin arttığı yerde yatırım ortamını da iyileştirmiş oluyorsunuz. Orta vadeli programda bazı alanlarda tahminimizden daha iyi noktadayız. Bazı noktalarda da beklentimizin biraz altındayız, enflasyon bunlardan en önemlisi. Bir miktar beklentilerimizin üstünde. Bu mücadeleyi sadece para politikasıyla yapmıyoruz. Depreme ve diğer birçok meseleye rağmen mali tarafta da olabildiğince disiplinli bir yaklaşımla bu dezenflasyon sürecine destek oluyoruz. nitekim kamu harcamalarının milli gelire oranında da bir düşüş trendi içindeyiz. Yapısal reformlarda da çabalarımızı sürdürüyoruz. 

Sosyal konutlara ilişkin belli projeler başlattık önümüzdeki dönem daha yoğun bir şekilde bunu sürdüreceğiz. Gıda arzında planlı tarımdan sulama miktarı ve tarla içi projeleri önceliklendirmeye kadar çok öncelikli bir alanımız. Bir taraftan da enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve halkın refahı açısından enerji maliyetlerini azaltacak çalışmalarımız yine çok önemli. Dolayısıyla verimlilik esaslı bir şekilde, dışa bağımlılığı azaltmaya dönük bir perspektifle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 

"Savunma sanayisi yüzde 20 yerlilik oranından yüzde 80 yerlilik oranına ulaştı"

Kalkınmayla ilgili ben de katılıyorum, kalkınma ekonomik büyümeden ibaret değildir. Ekonomik büyüme kalkınmanın olmazsa olmazı olsa da kalkınma bunu aşan bir kavramdır. Ekonomik büyüme, sosyal adalet, nesiller arası adalet ve yönetişim kalkınma kavramının esas kavramlarıdır. Bu işin uluslararası endeksleri var. Savunma sanayi konusunda da çeşitli değerlendirmeler oldu. Türkiye savunma sanayinde yüzde 20 yerlilik oranından yüzde 80 yerlilik oranına yükseldi. Bu sadece güvenlikle ilgili bir mesele değil işin bir de ekonomik boyutu var. Savunma sanayinde elde ettiğiniz yetkinlikler bir süre sonra sivil endüstrileri de etkilemeye başlıyor. Artık daha fazla proje bazlı dost ve müttefik ülkelerle uluslararası ortaklıklar kurmamız gereken bir döneme giriyoruz. 

"Sanal kumar çok boyutlu bir mesele"

Sanal kumarla ilgili, ilgili kurumlarla bazı toplantılar gerçekleştirdik. Çok boyutlu bir mesele. Bu konuda en kritik mesele dışarıya finansın gidişi. Bir siteyi kapatsanız da uluslararası kontrol edemediğiniz başka bir site açılıyor. Türkiye'den bu vesileyle dışarıya gidecek finansı kontrol ederek ancak etkili mücadele edebiliriz. Trendyol konusunda veya buna benzer alanlarda bizim esas aldığımız şu; bir taraftan rekabet olmalı ama bir taraftan da küçük üretici korunmalı. Burada belli bir düzenleme yapılmıştı onun getirdiği birçok hüküm hayata geçti aslında."