Özgür Özel: "Soma'dan bugüne 649 madenci daha öldü. Yani Soma'dan bugüne iki Soma daha oldu ama kimsenin haberi olmadı"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Soma'dan bu güne Türkiye'de 649 madenci daha öldü. Yani Soma'dan bugüne iki Soma daha oldu ama kimsenin haberi olmadı. Burada bile konuklarımızdan 649'a şaşıranlar var ki haksız değiller. Mesaj Türkiye işçi sınıfınadır. Yargıya hakim sermaye, medyaya hakim sermaye size diyor ki; örgütlenin. Öğüdü tersten veriyorlar, örgütlenin diyorlar. Bu mesajı alın, asla ölmek için değil yaşamak ve emeği savunmak için örgütlenin. Bütün emekçileri sendikalara üye olmaya bir kez daha davet ediyoruz" dedi.
(ANKARA) CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Soma'dan bu güne Türkiye'de 649 madenci daha öldü. Yani Soma'dan bugüne iki Soma daha oldu ama kimsenin haberi olmadı. Burada bile konuklarımızdan 649'a şaşıranlar var ki haksız değiller. Mesaj Türkiye işçi sınıfınadır. Yargıya hakim sermaye, medyaya hakim sermaye size diyor ki; örgütlenin. Öğüdü tersten veriyorlar, örgütlenin diyorlar. Bu mesajı alın, asla ölmek için değil yaşamak ve emeği savunmak için örgütlenin. Bütün emekçileri sendikalara üye olmaya bir kez daha davet ediyoruz" dedi.
Özgür Özel'e partisinin grup toplantısında Ankara Üniversitesi ikinci sınıf Eczacılık Fakültesi öğrencileri Dünya Eczacılar Günü sebebiyle çiçek takdim ettiler. Grup toplantısında sözlerine Soma faciasını hatırlarak başlayan Özel, facianın ardından Türkiye'de 649 madencinin daha hayatını kaybettiğini açıkladı.
Özel şöyle konuştu:
"Öncelikle maden faciası sonrasında hayatını kaybeden 301 arkadaşımıza, şehidimize daha sonra da onların haklarını ararken hayatını kaybeden 2 şehidimize 303 maden şehidimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine, arkadaşlarına, Soma'ya ve Türkiye işçi sınıfına bir kez daha başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Dün bu partinin genel başkan yardımcıları, grup başkanvekilleri, milletvekilleri, üyeleri Soma'yı unutmayan, unutamayan, yüreğinde babasının, eşinin evladının acısını taşıyanlara sarıldılar. Dün Soma'da tarihin en büyük kalabalığı vardı. Çünkü karar değişmedi ama atmosfer değişti. Dün oradaki anneler 'ilk kez biz adaletin bir gün geleceğine inandık' dediler. Getireceğiz ant olsun. Buradan Türkiye işçi sınıfına bir çağrıyı daha yapmak isterim; Soma'da 301 kişi öldü, bütün dünya duydu, bir ay Türkiye'de hayat durdu. Soma'dan bu güne Türkiye'de 649 madenci daha öldü. Yani Soma'dan bugüne iki Soma daha oldu ama kimsenin haberi olmadı. Burada bile konuklarımızdan 649'a şaşıranlar var ki haksız değiller. Mesaj Türkiye işçi sınıfınadır. Sermaye, yargıya hakim sermaye, medyaya hakim sermaye size diyor ki; örgütlenin. Öğüdü tersten veriyorlar. Örgütlenin diyorlar. Birer birer ölürseniz biz sizi görmeyiz, duymayız, öleceksiniz bile hep birlikte ölün ki haberimiz olsun, haberleri olsun diyorlar. Bu mesajı alın asla ölmek için değil yaşamak ve emeği savunmak için örgütlenin. Bütün emekçileri hangi iş kolunda çalışırlarsa çalışsınlar sendikalara üye olmaya, haklarını arayacak gerçek sendikalara, ücret sendikacılarına aidat sendikalarına değil, sarı sendikalara değil mücadele sendikalarına üye olmaya bir kez daha davet ediyoruz. Çok basit iki rakam vereceğim. Bunu hangi siyasi partiden olursa olsun aklı, vicdanı olan tüm vatandaşlarımıza seslenerek söylemek istiyorum; çalışma örgütü, Türkiye'nin de mensubu olduğu ILO rakamlarını açıkladı. Türkiye ölümlü işçi kazalarında rakam olarak dünya birincisi. 100 bin nüfusa oranla bakıldığında da dünya ikincisi. Her 100 bin nüfusta iş kazasında ölen işçi sayısı birinci Malezya ikinci Türkiye üçüncü Zimbabve, dördüncü Belize, beşinci ülkenin adını ilk kez duydum. Böyle devam ediyor. Bakın bu ülkede yarın senin evladın, senin komşun Allah vermesin en sevdiklerimiz hayatını kaybederler çünkü dünyada işçi hayatının Türkiye kadar ucuz ve tehdit altında olduğu bir başka ülke yok. Yaşam hakkı, işçi sağlığı, iş yeri güvenliği bunlar en önemli insan haklarıdır. Buna sahip çıkmayan Allah muhafaza kendi evladına sahip çıkmıyordur.
Partimiz bu konuda bir taslak hazırladı. Paydaşların işçi sendikaların, işçi örgütlerinin ve tüm siyasi partilerin görüşüne sunacağız. Önümüzdeki günlerde bunu tüm paydaşlarla çalışıp Meclis'e getireceğiz. o gün bir kez daha göreceğiz kim emeğin yanında kim ölen işçinin annesine taziyeye giderken samimi kim ölen işçinin evladına bunlar bizlere emanet derken samimi. O gün söylemekle değil bugün yeni facialar olmasın diye bir şey yapmakla, oy vermekle, parmak kaldırmakla, kendi partine itiraz etmekle olur. Önümüzdeki günler bunun mücadelesini vereceğiz. Tüm kamuoyunun dikkatini buraya bekliyoruz. Soma'yı unutmadık, İliç'i de unutmadık. Soma'dan İliç'e bütün cinayetler bu vurdumduymazlığın eseridir. Unutmayacağız, unutturmayacağız.
"TÜRKİYE'DEKİ İLAÇ FİRMALARININ PEK ÇOĞU YABANCIYA SATILDI, SATILMAYA DEVAM EDİYOR"
Eczacılar çok kutsal bir mesleği çok büyük zorluklarla yapıyorlar. Bundan 2 bin yıl önce Ebers Papirüsü'yle tıptan ayrılmış bir mesleği yapıyorlar. Gece gündüz çalışıyorlar. Sabahlara kadar herkes uyurken birimizin çocuğu ateşlenirse ben buradayım diyen eczacılar meslek yapıyorlar. Odaları, birlikleri, kamu yararını her şeyden çok gözetiyorlar. Çok sorunları var. Ama dinleyin kendi sorunlarından çok hastaların sorunlarını dile getiriyorlar. Yaşatmak için yaşamak zorunda olan bir meslek grubu. Bir yıl önce tedbir alınmazsa her iki eczaneden birini kaybederiz dedi. Eczaneler iflas ediyorlar, kapanıyorlar, yeni mezunlar geleceklerini çok endişeyle takip ediyorlar. Bu konuda ben eczacı odasının yöneticiliğinden başlamış her kademesinde görev yapmış, bugüne gelmesinde en büyük borcu vefayı eczacılara, eczacı odalarına, örgütlerine borçlu olan birisi olarak bir kez daha üyesi olmaktan büyük onur duyduğum eczacılık ailesinin 14 Mayıs Eczacılık Günü'nü kutluyorum.
TÜİK verilerine göre; ülkemizin sağlık harcamalarına ayırdığı para yüzde 3.7. OECD'nın en düşük rakamı. Bunun da çok düşük kısmı ilaca harcanıyor. Birileri ilaçta tasarruf yapıyoruz diyorlar, bunun baş savunucusu bizleriz. Bilinçli ilaç tüketimi için eczacılar kadar gayret eden hiçbir meslek grubu yok doğal olarak ama sadece euro 35 lira olmuşken ilaç da 17 lira olarak kabul etmek, her türlü kesintiyi yapmak bakın nelere mal oluyor. Geri ödeme kapsamında yer alan ilaçlarda kısıtlamaya gidiliyor, firmalar yeni icat edilmiş ilaçları Türkiye'ye getirmek istemiyorlar, geri ödeme listesine girmek istemiyorlar burada sorunlar var. Yani dünya yeni ilaçlardan yararlanıyor biz birçoğundan yararlanamıyoruz. Hastalarımızın cebini yakan ilaç fiyat farkları var ve her geçen gün artıyor. Bakın her anne, babanın çocuğu ateşlenir. Bugün en çok bilinen çocukların ateşini hızla düşüren ve her anne babanın buz dolabında tutmak istediği bir ateş düşürücü şurup var. Fiyatı 130 lira. İki sene önce 35-40 liraydı. Bugün 130 lira. Devletin ödediği para 75 lira. Neredeyse yarısını hatta yarısından 10 lira fazlasını anne babalar ödüyor. Böyle bir fiyatlandırma sistemi eczacıya zarar değil, eczacıya maalesef utanç. Doktor şurup yazmış, çıkarıyor veriyor, devlet 55 lira ödüyor sen de 75 lira vereceksin. Bu insanlar gecenin bir yarısında bununla karşılaşıyorlar. Yarım kalan tedaviler nedeniyle yeni komplikasyonlar çıkıyor ve ihtiyaç duyanların ilaçlara erişimi sağlanamıyor. Yerli ve milli ilaç üretimi konusunda dilimizde tüy bittiği halde Türkiye'deki ilaç firmalarının pek çoğu yabancılara satıldı, satılmaya devam ediyor. Türkiye'nin yerli ilaç olarak kullanımı 2002'ye göre kendi içinde 8.8'den 8.0'a geriliyor. Yabancı ilaç kullanımı ise 2 buçuk katına kadar 2019'a kadar çıkmıştı. Ondan beri de veriler sağlıklı açıklanmıyor. Yani yerli ilaçta büyük bir gerileme, yabancı ilaçta büyük bir artış var. Bunu maskelemek için Türkiye'deki fabrikayı yabancı satın alıyor diyor ki; olsun yerli sayılır Türkiye'de üretiyor diyor. Bunun bir kısmı doğru ama iş sıkıştığında bir kısmı çok büyük bir tehlike içeriyor. O yüzden CHP olarak yerli ilaç sanayisini desteklemek zorundayız.
"TÜRKİYE'NİN 'YETİM İLAÇ' POLİTİKASI OLMALIDIR"
SMA hastası çocuklar, hepimizin her yerde karşısında, vicdanımızda yara. Ama esas sorun Türkiye'nin bir yetim ilaç politikası olmamasıdır. Çok nadir görülen hastalıklar aslında Türkiye'de adeta şöyle düşünün; bir ovada bir sürü ev, yağan bir yağmur var. Evlerden birine yıldırım düşüyor. Geri kalanı yansınlar bakalım nasılsa bize düşmedi diye bakıyor. Devletin görevi o ovaya bir paratoner yapmaktır. Ateş düştüğü yeri yakamaz. Bu hastalığa yakalanıyorsun bunun ilacı nasılsa az satılıyor diye devlet tarafından karşılanmazsa ülkeye gelmiyor hatta yeterince satılmayacak diye teşvik edilmezse özel bir tedbir alınmadıysa üretiliyor. O yüzden bu ilaçların adı yetim ilaçlarıdır. Türkiye'nin bir yetim ilaç politikası yoktur. O yüzden SMA hastası anne, baba tek başınadır. Adını bilmediğiniz binlerce çok nadir görülen hastalığa evladı yakalanan anne baba tek başınadır. O ilaç sürüm olmadığı için yüz milyon liradır. Amerika'daki bir şirketin elindedir. Bunun için bu ülkenin bir yetim ilaç politikası olması lazım. Ben 10 yıl plan bütçe komisyonundan AKP'nin geçirdiği sağlık bütçesine yetim ilaç ile ilgili muhalefet şerhi yazdım. Partim her sene yazıyor artık.
Bundan iki gün önce her birimizin ateşini ölçmüş, tansiyonunu ölçen, iğnesini yapan bu dünyadaki en kutsal mesleklerden biri olan hemşirelerin günüydü. Sorunları boylarını aştı. Onların sorunlarını biliyoruz. Türk Hemşireler Derneği'nin taleplerinin arkasındayız. Hemşirelerin de hemşireler gününü, haftasını yürekten kutluyoruz. Onlar sağlık sisteminin ayrılmaz ve en kritik mensuplarıdır. Hepsine CHP olarak yürekten bir dayanışma alkışı yolluyoruz."
(SÜRECEK)