Özgür Özel: "Gelecek seçimi kazanıp Mustafa Kemal'in askerlerini, ordusuna geri kazandıracağız"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İl Başkanları Toplantısı'nda ihraç istemiyle disipline sevk edilen teğmenlerle ilgili; 'Bir kez daha uyarıyoruz ki bu işleri bırakın. Böyle kararlar alıp bu milleti kutuplaştırmayın, kavga ettirmeyi bırakın. Velev ki bu teğmenlere dokundunuz ve görevlerinden uzaklaştırdınız. Biz CHP olarak o teğmenlere teker teker sahip çıkacağız. Onları yanı başımızda tutacağız, kendi arzuları olduğu müddetçe madden ve manen onlara sahip çıkacağız" dedi.
(İSTANBUL) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İl Başkanları Toplantısı’nda ihraç istemiyle disipline sevk edilen teğmenlerle ilgili; “Bir kez daha uyarıyoruz ki bu işleri bırakın. Böyle kararlar alıp bu milleti kutuplaştırmayın, kavga ettirmeyi bırakın. Velev ki bu teğmenlere dokundunuz ve görevlerinden uzaklaştırdınız. Biz CHP olarak o teğmenlere teker teker sahip çıkacağız. Onları yanı başımızda tutacağız, kendi arzuları olduğu müddetçe madden ve manen onlara sahip çıkacağız ve gelecek seçimi kazanıp Mustafa Kemal’in askerlerini Mustafa Kemal’in ordusuna geri kazandıracağız, söz veriyoruz” dedi.
CHP İl Başkanları Toplantısı, İstanbul’un Avcılar ilçesindeki bir otelde bugün yapıldı. Programa CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı.
Özgür Özel, esas çalışmalarının Türkiye’yi nasıl yöneteceklerini tartışmak ve kayda geçirmek olduğunu söyledi. Özel, şöyle konuştu:
“Tabii hepiniz izliyorsunuz, görüyorsunuz, biz de toplamını büyük bir memnuniyetle takip ediyoruz ki Türkiye’nin dört bir yanında parti her gün bir önceki güne göre, her ay bir önceki aya göre, her yıl bir önceki yıla göre daha güçlü ve partimize büyük bir yönelim var. Geçtiğimiz bir yıla baktığımızda tüm zamanların en çok üye kazandığımız yılını geride bıraktık. CHP son bir yılda 200 binin üzerinde yeni üye kaydıyla kendisine ait tüm zamanların en yüksek üye kaydını hem de misliyle çarparak başarmış durumda. Bu da milletin partiye gösterdiği teveccühü ve sizlerin, ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün baba ocağı’ dediğimiz, iki büyük eserinden birisini kendisinin zikrettiği CHP’nin kapısını sonuna kadar açık tuttuğunuzu, gelenlere baş köşeyi gösterdiğinizi ve hep birlikte yürüyeceğimiz yola onları da ortak edebildiğinizi en açık şekilde gösteriyor. Tabii rakamlar bunu gösterirken, gündem bunu gösterirken sizler sokakta, pazarda, tarlada, kahvede, işçi servislerinin önünde, fabrikaların önünde bunu konuşurken birileri CHP’nin içinde bir karmaşa, bir karışıklık, bir çelişkiler yumağı tarif edebilmek için elinden geleni yapıyor. Şunu bilmek gerekir ki sokakta olmayanın salonda, salonda olmayanın hiçbir yerde karşılığı olmaz. Nasıl hep birlikte gittiğimiz tüzük kurultayından tek yumruk çıktıysak ya da parti içinde olmayan bir tartışmayı var gibi göstermeye çalışanlara karşı, 81 il başkanımız tartışmayı bıçak gibi kesip atıp, partiyi ve ülkeyi gerçek gündemine nasıl oturttuysa bundan sonra da vatandaşımızın sizlerden beklediği, bizlerden beklediği ‘Benim derdimi konuşun. Kendi içinizde olmayan tartışmalara, lüzumsuz tartışmalara asla taviz vermeyin’ yaklaşımını geçtiğimiz haftalarda sizin gösterdiğiniz feraset ve ortak iradede olduğu gibi bundan sonra da milletimizin gönlünde olan sıkıntıyı ya da gönlündeki umudu konuşmak, bunun dışında bir başka şeye savrulmamak hepimizin ortak görevidir.”
“Ne olduysa CHP’nin Esenyurt’u kazanmasıyla oldu”
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyum atanmasına da tepki gösteren Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz Esenyurt’u CHP olarak kaybettiğimizde nüfusu 90 bindi. AK Parti’den geri aldığımız 2019 seçimlerinde 1 milyon olmuştu. O aradaki dönemde Esenyurt Türkiye’nin kent suçları müzesine, kent suçları açık hava müzesine dönmüştü. Yanı başındaki bir ilçede makul bir imar, bolca yeşillik, yaşam alanları ve Avrupai bir kent görüntüsü varken ki o dönemin Beylikdüzü Belediye Başkanı, o çabasıyla İstanbullunun, İstanbul’un bir ilçesinde yaptığı işlerle İstanbullunun gönlüne girip yıllar sonra CHP’nin İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanı olarak millet tarafından ödüllendirilirken yanı başındaki Esenyurt’ta o çok katlı, bulunduğu yerden insanların gökyüzünü göremediği, uzaktan baktığınızda arasından rüzgar geçmeyen 1 milyonluk, kente karşı işlenebilecek her suçun işlendiği, her bir karış yeşil alanın katledildiği ve her bir metrekaresine inanılmaz emsallerle ve bulutları bulan yüksekliklerle ruhsatlar verilen o kent 2019 seçimlerinde artık yaka silken Esenyurtlular tarafından AK Parti’den alınıp CHP’ye verilmişti. 5 yılın sonunda yapılan seçimlerde ise CHP, Esenyurt’un sosyolojisine, beklentilerine ve vizyonuna uygun olarak belirlediği adayı Ahmet Özer ile bu kez o kenti bırakın geri kaybetmek, AK Parti’ye vermek her iki Esenyurtludan bir tanesinin oyunu alan Ahmet Özer ile burayı yeniden kazandı. İşte ne olduysa orada oldu.
“Aynı demokratik tepkiyi vermeye devam ediyoruz”
Birtakım hesaplar yapanlar, CHP’nin millet ittifakını, milletle kurduğu ittifakı yani sadece sosyal demokratları değil; milliyetçi demokratları, muhafazakar demokratları, Kürt demokratları birlikte kucaklayabilen, onların beklentilerine birlikte cevap verebilen CHP’nin bu başarısını cezalandırmak ve çok istedikleri ama ellerine alamadıkları bir ilçe üzerinden bütün Türkiye’ye mesaj vermek istediler. O yüzden 27 gündür her iki kişiden birinin oyu ile seçilen Ahmet Özer, biraz önce kendi ağzından mektubunu dinlediğimiz, sesini bu salona İstanbul İl Başkanımızın duyurduğu duygularda olan Ahmet Özer 27 gündür Silivri’de tutuklu. Esenyurt Belediyemize kayyum atayanlar, hemen akabinde bir algı operasyonunu tamamlarcasına Mardin’e, Batman’a ve Halfeti’ye de kayyum atadılar. Biz Esenyurt’ta verdiğimiz demokratik tepkiyi diğer belediyelerde de verdik. Zaten öncesinde de ‘Mazbatayı kazanana değil, ikinciye verelim’ dediklerinde Van’da ya da seçilir seçilmez kayyum uygulamasına geçtikleri Hakkari’de de aynı samimi tepkiyi vermiştik. Esenyurt’ta da aynı demokratik tepkiyi verdik, devam eden süreçlerde de verdik, vermeye de devam ediyoruz. Bunlar yetmezmiş gibi o günden bugüne bütün örgütümüz Esenyurt’un iradesine büyük bir samimiyetle ve burada parti odaklı değil demokrasi odaklı, kişi odaklı değil seçmenin tercihlerine saygı duyan, seçilenin seçilme hakkından çok seçmenin seçme hakkına vurgu yapan anlayışımız ortadayken iktidar partisini rahatsız edecek sonuçlar ortaya çıktı.”
“Milletimizin tercihlerine saygı duymaya devam edeceğiz”
Tunceli ve Ovacık Belediyelerine de kayyum atandığını anımsatan Özel, şunları söyledi:
“Daha geçtiğimiz hafta sonu bu kez yine özenle seçilmiş bir yerde, Tunceli’de Tunceli Belediyesi’ne ve CHP’li Ovacık Belediyesi’ne bir kez daha kayyum atandı. Bu atamanın sebebiyse o kadar açık ki, tamamen bir hazımsızlık ve tamamen bir algıyı yerleştirmeye yönelik kötücül bir aklın devamıydı. Yaptıkları iş, 12 yıl önce yapılan bir taziyeyi suç olarak gösterip 3 dönemdir seçmenlerin seçtiği belediye başkanımıza terörist yaftası yapıştırmaya çalıştılar. Bir kere şunu bir kez daha ısrarla söyleyelim Taziye ölüye değil, diriye verilir. Hiçbir anne ve baba, evladının geçmişte işlediği bir suçtan evladının ölümünden sonra sorumlu tutulamaz. Taziyeye gidenler o acılı anne ve babaya, belki iki ayrı çocuğu iki ayrı suça bulaşmış ya da iki ayrı örgüt mensubu olmuş, birbiri ile taban tabana zıt dünya görüşlerindeki iki ayrı çocuğun taziyesini almak da aynı anneye, aynı babaya, aynı aileye düşmektedir. Oradaki bir taziye ziyaretinden terör çıkarmak hem de bunu 10 yıl görmeyip 10 yıl sonra soruşturma açmak, 12 yıl sonra buna ceza vermek olsa olsa dünyanın en kötü niyetli, en kötücül aklının ürünü olabilir. Kaldı ki dönemin savcısı, belediye başkanımızı arayıp ‘Bir cenaze var. Ben bunu asker ile yollarsam yeni bir çatışmada yok yere şehit veririm. Siz aile ile görüşseniz, bu cenazeyi siz teslim etseniz, cenazeyi siz organize etseniz olur mu’ sorusu üzerine ‘Kaymakam ve valinin haberi var mı’ deyince ‘Onların bilgisi ile rica ediyorum’ demesi üzerine, kaymakamın bilgisi teyit edildikten sonra yapılmış bir cenaze töreninin o gün devlet adına CHP’li belediyeden rica edilmesi, bugün ise suç olarak gösterilip kayyum atanması milletimize şikayet ettiğimiz, son derece iki yüzlü ve son derece çıkarcı, son derece basit menfaat ile kurumlar arasındaki güveni ve devlet ciddiyetini de ortadan kaldıran bir durumun ta kendisidir. Biz 31 Mart’ta bize güvenen, umudunu bize bağlayan milletimizin tercihlerine saygı duymaya, ona sahip çıkmaya devam edeceğiz.”
“Pazardan elleri boş dönenlerin kederleri bizim de baş kaygımız”
Halkın gerçek gündeminin derin ekonomik sıkıntı olduğuna dikkat çeken Özel, şöyle konuştu:
“Buna yoğunlaşmak ve bunu unutturmamak hepimizin görevi. Çarşı pazardan elleri boş, başları eğik dönen, başları önde dönen, esnafın önünden geçmemek için bir arka sokaktan geçerek yolu uzatan insanların kederleri bizim de baş kaygımız. Yayımlanan tüm veriler bunu gösteriyor. TÜRK-İŞ’in rakamlarına göre dahi yıllık mutfak enflasyonu yüzde 49. Geçen yıl 100 liraya olan filenin bugün 150 liraya zor doldurulduğu TÜRK-İŞ söylüyor. OECD verilerine göre Türkiye gıda enflasyonunda açık ara birinci. Yapılan bence en kıymetli çalışma, asgari ücretlinin enflasyonu. Yani bir asgari ücretli ne yapıyor? Kira veriyor. Ne yapıyor? Ekmek alıyor. En zorunlu gıda harcamalarını yapıyor. Çocuğuna kitap, defter, kurşun kalem alıyor. Verebilirse çocuğuna bir harçlık veriyor. Bunun enflasyonu şu anda yüzde 79. Bugün asgari ücret 17 bin lira. Bir yıldır artırılmıyor. Bugünkü asgari ücret verildiği gün 10 bin 200 liranın alım gücüne kadar indi. Yani 1 Ocak’ta 17 bin lira asgari ücrete itiraz ediyorduk, 1 Ocak itibarıyla asgari ücreti 10 bin lira yapmış durumdalar. Bugün asgari ücrete verilecek zam konuşuluyor. Vatandaş bu duruma sürüklenirken bir yandan da TÜİK’in yüzde 30’a varan geniş tanımlı işsizlik rakamıyla 4,1 milyon kişinin iş aramaktan umudunu kestiği bir süreçle karşı karşıyayız. Geniş tanımlı işsizlik 10 milyon kişiye ulaşmış. Türkiye’de tam 10 milyon kişi işsiz durumda.
“Erdoğan teğmenin elini sıktı, selamını aldı, hediyesini verdi”
Bu ülkenin bir yandan da bu gündemleri varken bugün Milli Savunma Bakanı’nın yapmış olduğu atıfla bugün bir kararın verilmesi bekleniyor. Bugün toplanırlar toplanmazlar ama pırıl pırıl, Harbiye’den mezun, Cumhuriyet tarihinde Harbiye kurulduğundan beri Harbiye tarihinde ilk kez hem kara hem deniz hem hava harp okullarının birincileri gencecik kadın teğmenler olmuştur. Onlar arkadaşlarıyla birlikte geçen seneye kadar yapılan bir ritüeli hep birlikte tekrar etmişler, kılıç çakmışlar ve Mustafa Kemal’in askeri olduklarını söylemişler. 8 gün aşırılar dışında kimse konuşmadı, milletimiz bunu hiç anormal karşılamadı. Hatta tüm medyada üç kadının birinci olduğu, bu süreç övülerek anlatıldı. Sayın Erdoğan teğmenin elini sıktı, selamını aldı, hediyesini verdi, sohbet etti ama sekiz gün sonra ona birileri ‘Ya Türkiye’de bu tip görüntüler ve bu tip umutlar, bu tip heyecanlar, bu tip mutluluklar bize yaramıyor, bize kavga lazım, çekişme lazım, itişme lazım, kutuplaşma lazım. Bu Türkiye’deki çok kişinin nasırına basmak olur, bunu yapalım’ dedi diye gencecik teğmenlerin geleceklerini yok sayarak, emeklerini yok sayarak, ailelerinin o günkü gururlarını mahvederek, o güzel günü kendilerine 8 gün sonra zehir ederek teğmenlere karşı sert bir dil kullandı.
“Güya teğmenler iktidara kafa tutmaya niyetleniyormuş”
Güya teğmenler ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ demekle 28 Şubat darbe, iktidara kafa tutmaya niyetleniyormuş. Saatleri sadece kendi işine gelen 20-23 yıl geriye tarihi çekerek oradan bir husumet üretmeye çalışıyorlar. Biz ise şunu söylüyoruz. Eğer bu söylemde geriye gideceksen, öyle kendi işine gelen, işine geldiğini düşündüğün bir tarihe gitme. Geriye git, Mustafa Kemal’in askeri kimlermiş diye. O teğmenler ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ demeyip de kimin askeri olacaklardı? Mustafa Kemal’in ordusu öyle 28 Şubat’ta falan değil, Mustafa Kemal’in ordusu 100 yıl önce işgal güçlerine karşı duruyordu, karşısında yendiği komutanın adı da Trikopis’ti. O teğmenler ‘Trikopis’in askerleriyiz’ demek durumunda değillerdi ve Mustafa Kemal’in askerleri olduğunu söylemekteydiler ama bugünkü iktidar, bu milletin 28 Şubat sürecinden kutuplaştırmak isteyen iktidarın hocalarından ‘Keşke Yunan kazansaydı’ dediği, Mustafa Kemal’e zerre muhabbet duyan ne ölüme ne dirime gelsin diyen Fesli Deli Kadir’i Tayyip Erdoğan’ın hasta yatağında ziyaret ettiğini hiç unutmayalım. O yüzden ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyenlere karşı 28 Şubat süreci karşılaştırması değil, Türk ordusu ve Yunan ordusu, işgal kuvvetleri yenenler-işgal kuvvetleri destekleyenler noktasında bir konumlama tarihi doğru okumak açısından çok daha doğru olacaktır.
“Böyle kararlar alıp bu milleti kutuplaştırmayın”
Aksi durumda Mustafa Kemal’in ordusuna rağmen ordunun içinde farklı yapılar düşünülecekse ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ yerine ‘Fethullah Gülen’in askerleriyiz’ diyenlerin ve onlara ne istediğiyle verenlerin 15 Temmuz akşamı bu millete neler yaşattığını bir kez daha ifade etmek isterim. Milli Savunma Bakanı o karar için bugüne işaret etmiş. Bir kez daha uyarıyoruz ki, bu işleri bırakın. Böyle kararlar alıp bu milleti kutuplaştırmayın, kavga ettirmeyi bırakın. Velev ki bu teğmenlere; yapmamalısınız, yapmayınız ama dokundunuz ve görevlerinden uzaklaştırdınız. Biz CHP olarak o teğmenlere teker teker sahip çıkacağız. Onları yanı başımızda tutacağız, kendi arzuları olduğu müddetçe madden ve manen onlara sahip çıkacağız ve gelecek seçimi kazanıp Mustafa Kemal’in askerlerini Mustafa Kemal’in ordusuna geri kazandıracağız, söz veriyoruz.”
“‘CHP’nin elini kolunu bağlayayım, hizmet edemesinler’ derseniz, bu milletin bir tane hedefi vardır o da bu kötü akıldan şehrini kurtardığı gibi ülkesini de kurtarmaktır”
Özel, konuşmasında Çevre Şehir ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın belediye kreşleri ile ilgili gönderdiği uyarı yazısı nedeniyle eleştirilerde bulundu. Özel, 31 Mart yerel seçimlerinde AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Murat Kurum başta olmak üzere bir çok belediye başkan adayının kreş sözü verdiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“O Murat Kurum seçimi kazanabilmek için İstanbul’un her mahallesine bir kreş önermişti. Ankara’daki belediye başkan adayları 100 günde 100 kreş önermişti. İzmir’deki belediye başkanı adayları, İzmir’e 100 yeni kreş önermişti. Şimdi seçimi kaybettiler onların önerdiklerini geçmişte yapmış, şimdi de çatır çatır yapanların açtığı kreşleri ‘kapatalım’ diyorlar. Bu millet bu kötülüğün altında kalmaz. Bu kötülüğü yanınıza bırakmaz. Siz o çocukların o kreşte gördükleri, yedikleri yemeğin, gördükleri ilginin, arkadaşlığın, dostluğun ve ayrımsız kendilerini günün önemli bir saatinde eşit hissettikleri o duygunun, annesinde, babasında, ninesinde hangi duyguyu yarattığını bilemezsiniz. Siz bunu hedef alırsanız, siz eğer ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nin elini kolunu bağlayalım, ta bizim dönemimizden yıllarca biriken vergi borcunu, SGK borcunu faiziyle bir bugünkü belediyelerden alalım, hizmet edemesinler’ derseniz, yapılan iyi işlere engel olmayı hedeflerseniz, bu milletin bir tane hedefi vardır o da bu kötü akıldan şehrini kurtardığı gibi ülkesini de kurtarmaktır. O güne kadar hep birlikte çalışmaya, hep birlikte mücadele etmeye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini yerelde yaptığımız gibi genelde de iktidar yapmaya, bu ülkenin yüzünü güldürmeye ant içtik, o güne kadar 81 ilde çalışmaya devam.”