Özgür Özel: "Erdoğan ile birlikte Esad ile görüşmeye gitmeye varım"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Suriyeli sığınmacı sorununa ilişkin olarak, "Sayın Erdoğan diyorsa ki 'Esad ile görüşmeye gel beraber gidelim', ben Erdoğan ile birlikte Esad ile görüşmeye gitmeye de varım. Eğer ikimiz birden gideceksek ve sorun çözülecekse gidelim. Yeter ki Türkiye'deki sığınmacı sorununu çözelim. Hatta Sayın Erdoğan şöyle bir çağrı yapsın: Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin liderlerine desin ki 'Gelin Esad'la birlikte oturalım, bu sorunu Türkiye adına hep birlikte çözelim' desin. Vallahi ben de varım' dedi.
(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Suriyeli sığınmacı sorununa ilişkin olarak, "Sayın Erdoğan diyorsa ki ‘Esad ile görüşmeye gel beraber gidelim’, ben Erdoğan ile birlikte Esad ile görüşmeye gitmeye de varım. Eğer ikimiz birden gideceksek ve sorun çözülecekse gidelim. Yeter ki Türkiye’deki sığınmacı sorununu çözelim. Hatta Sayın Erdoğan şöyle bir çağrı yapsın: Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin liderlerine desin ki ‘Gelin Esad’la birlikte oturalım, bu sorunu Türkiye adına hep birlikte çözelim’ desin. Vallahi ben de varım” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV’de “Yeni Bir Sabah” programına katılarak, gazeteci İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Özel, gündemin ekonomi olmasına karşın, suni gündemler yaratıldığının belirtilmesi üzerine, “Hiçbir şey yok, Yusuf Tekin denen şahsiyet kalkmış, gitmiş Batman’a. Batman’a gittin, kız çocuklarının okullaşma oranını konuş, Batman’a yeni okul yapmaktan bahset, öğrenci yurtlarından bahset, iyi eğitimden bahset. Batman’a ‘Çocuklarımıza okullarımızda sıcak yemek vereceğiz’ de. Böyle bir şey bekler senden Batman. Atatürk’e saldırıyor, laikliğe saldırıyor, Cumhuriyet’in değerlerine saldırıyor, olmadık laflar ediyor. Ne yapmaya çalışıyor? Okuldaki pisliği, hijyen sorunu, üç çocuktan birinin okula kahvaltı yapmadan gittiğini ve okuldan aç döndüğünü, okulda parası olan çocukların şişe suyu içtiğini, parası olmayan çocuğun tuvaletteki çeşmeden su içmek zorunda kaldığı konuşulmasın diye bizi laiklik tartışmasına çekmeye çalışıyor. Bizim laiklikle, Cumhuriyet ile, Cumhuriyet’in kurucu değerleriyle ilgili durumumuz, pozisyonumuz belli. Bu konuda zaten ne kendimizden, ne birbirimizden şüphemiz var. ‘Yusuf Tekin’in bu oyununa gelmeyelim’ diye geçen hafta da söyledim. Biz eğitimdeki sorunları konuşmaya devam edeceğiz" dedi. Özel, şunları kaydetti:
"Kreşte terörist çalışıyorsa, teröristin yeri hapishanedir”
"Kreş tartışmasını doğru bir yerden yürüttük, üç gün içinde geri adım attılar. Nasıl aciz duruma düştüler, gördünüz. ‘Bizim yazımızda kreş mi var’ diyor. Dün akşam bir televizyonda sıkıştıklarında ne yapıyorlar, bizim için söylemiyorlarmış da bazı belediyeler varmış, orada LGBTİ’ler çalışıyormuş. Sıkıştı mı LGBTİ, sıkıştı mı terörist çalıştırıyorlar kreşte. Kardeşim kreşte terörist çalışıyorsa teröristi giderken ya da gelirken davet edersin, alırsın, paketlersin, yargılarsın hapse koyarsın. Terörist bu terörist. Kreşte terörist çalıştırılıyormuş, o yüzden kreşleri kapatacakmış. Ama CHP bunun şiddetle üstüne gelince geri adım atmak zorunda kalmışlar. AK Parti’yi savunan gazeteci söylüyor bunu. Kreşte terörist çalışıyorsa, teröristin yeri hapishanedir. Kreşi kapatmak değildir ki o. Meselenin özü şu, çok net: Bunlar çaresizliğin, baş edememenin, CHP’nin doğru yaptığı işlerle, daha doğrusunu yaparak rekabet edememenin sonucu. Bunları ne kadar yaparlarsa milletin gözünden o kadar hızlı düşecekler. Çok net söylüyorum.”
“Erken seçim değil, derhal seçim istiyoruz”
Özel, “Sosyal yardımlar tam 4,7 kat arttı. Biz ‘CHP’li belediyeler AK Partili belediyelere göre sosyal yardım ne kadar arttı’ diye baktık, 6 kat artıran var, 4 buçuk kat artıran var, 3 buçuk kat artıran var. Türkiye ortalaması 4,7 kat. Neredeyse beş kat artırmışız sosyal yardımları. ‘CHP elinizden alır, oy vermeyin ha. Bunlar gelirse bu yardımdan olursunuz’ diyorlardı ya. Tam beş katına çıkarmışız" ifadesini kullandı. Özel, "Seçim ne zaman" sorusuna, “Yarın olsa hazırız. Bugünden razıyız. En erken zamanda istiyoruz seçimi. Erken seçim istiyoruz. Hatta bir teyze şöyle bağırdı bana: ‘Özgür Bey, erken seçim istemiyoruz’ dedi. Ben de baktım, herkes erken seçim derken bu teyze ne diyecek bana diye. ‘Derhal seçim istiyoruz’ dedi. Biz de artık memleket bu hale geldikten sonra derhal seçim istiyoruz" diye konuştu.
"Çayırhan direnişine sonuna kadar destek vereceğiz”
CHP Lideri Özel, Çayırhan Termik Santrali’nde süren işçi direnişine ilişkin bir soru üzerine, “Bu kadar kârlı bir yeri özelleştirince birileri buradan para kazanacak ya, devlet kazanamayacak. Bu birileri gelince ne oluyor? Bunu geçmiş yıl işleten Ciner Grubu için söylemiyorum. Genel olarak şu oluyor: Geliyor, sendikayla uğraşmaya başlıyor. İşçileri önce sendikadan atmaya çalışıyorlar ya da sendikayı yandaşlaştırmaya çalışıyorlar. Patron devlet gibi değil. İşçinin haklarını daraltıyorlar kârı artırmak için, işçiyi daha çok çalıştırıyorlar. Soma’da o 301 madenci üretim baskısından ölmüştü. Birim zamanda daha çok kömür çıkaracak şekilde iş güvenliğini, bugün Evrensel’in söylediği o. Kâr geliyor, can gidiyor. Biz Soma’yı iş güvenliği tedbirleri iyi alınmadığı için, üretim baskısından dolayı kaybettik. Ve bugün Çayırhan’ı özelleştirirsin, gelir birisi alır, daha çok kömür çıkarmak için devlet gibi bakmaz. Daha hızlı. Daha hızlı, daha çok. ‘Efendim gaz geliyor’, ‘Bir şey olmaz’. ‘Başım ağrıyor’, ‘Ağrımayanı getirin’. ‘Çok yoruldum’, ‘Atın işten yorulmayanını alın.’ Soma’da olan bunlar. Şimdi de aynı noktaya getirmeye çalışıyorlar. Çayırhan’daki direnişi, bu kadar kârlı, kendi kendine hesabın ortada olduğu bir yerde bile bile lades dememek için, altın yumurtlayan tavuğu bir kez daha kesmesin diye kamu, şirkete geçip de çalışanlar işinden olmasın diye biz bu işe itiraz ediyoruz. Bu direnişe sonuna kadar destek vereceğiz” ifadesini kullandı. Özel, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in "En zoru bitti, kaldı iki yıl" sözlerinin anımsatılması üzerine şunları kaydetti:
"İlk kez Mehmet Şimşek ‘Daha kötü iki yıl önümüzde var’ demiş”
“Hep ‘En zorunu geçtik, en kötüsü geride kaldı, bundan sonra daha iyi olacak’ diyorlardı. İlk kez Mehmet Şimşek ‘Daha kötü iki yıl önümüzde var’ demiş. Bu şu demek: İki yıl daha emeklinin, asgari ücretlinin, esnafın, çiftçinin çile çekeceği bir noktadayız. Ama burada bir şey var: Bıçak kemiğe dayandı. Buradan sonra dayanacak güç kalmadı. O Mehmet Şimşek iki yıl daha asgari ücretlinin, emeklinin, esnafın ve çiftçinin kemerini sıkmaya, gırtlağını sıkmaya, nefessiz bırakmaya kalkarsa bu ülkedeki bu kesimlerin dayanacak gücü kalmadı. Biz ‘Vergide adalet’ dedik, o da ‘Vergide adalet’ dedi. Bütçe getirdi, geçen seneki bütçeden hiçbir farkı yok. Vergilerin yüzde 65’ini dolaylı toplayacak. Yani kimden, dolaylı vergi ne demek? Elektrik, su, telefon ve her türlü alışverişte içinde bulunan ÖTV’si, KDV’si, hepsi bunlar dolaylı vergi. Dolaylı vergilerin toplamı yüzde 64. Geçen sene yüzde 64’tü. Bu sene de bütçeye koymuşlar, yüzde 64, 65 hedef. Bütün çalışanların maaşlarından kesilen vergilerin toplamı da yüzde 20. Etti mi size yüzde 84? Yüzde 3 puan kadar işte esnafların ödediği birtakım vergiler var. Geriye yüzde 11 kalıyor. Bu yüzde 11 ne biliyor musunuz? Gerçekte vergi vermesi gerekenlerin ödediği vergi, toplam verginin yüzde 11’i. Örneğin büyük holdingler, büyük şirketler. Böyle Türkiye’deki en büyük ihaleleri alanlar, bütün ihracatçılar, bütün üreticiler, bütün fabrikalar, bütün oteller. Hepsinin ödediği toplam vergi yüzde 11.
"Mehmet Şimşek’in önceliği şirketlerin kârları, zenginlerin servetleri”
Sistem baştan aşağı bozuk ve Mehmet Şimşek, ‘İki yıl daha katlanın. İki yıl daha cipin sahibiyle traktörün sahibinden aynı vergiyi alacağım’ diyor. Onun yerine traktörün sahibinden, tarımda kullandığı mazottan vergiyi çok kaldırıp, öbürüne vergiyi artırması lazım. Bunu nasıl yapacak? Kurumlar Vergisi denen vergiyi artırarak yapacak. Yani şirketlerden, zenginlerden alınan vergiyi artıracak. Garibanın yakasını bırakacak. Temel mantık, ‘Ben kimin için iktidarım?’ Ülkeyi yönetmek, bir aileyi yönetmek gibi. Bir anne ve babanın, bir evin bütçesi her şeye yeter ama hepsine birden yetmez. Örneğin ihtiyaçlar, mutfak, ısınma, kira, okul ihtiyaçları. Onun dışında futbol maçına gitme, iyi bir televizyon alma, evin annesinin kendine yeni bir çanta alması... Paramız bunların hepsine ayrı ayrı yetiyor ama hepsine birden yetmiyor. Öncelik belirliyorsun. Aileyi yönetirken nasıl öncelikler belirleniyorsa devleti yönetirken de öncelik belirleniyor. Maalesef Mehmet Şimşek’in önceliği şirketlerin kârları, zenginlerin servetleri. Onlara dokunmuyor. Ama Mehmet Şimşek’in öncelik vermediği kesimler, aslında en kalabalık ama en sessiz kesimler, bugüne kadar sesini çıkarmayan kesimler. Mehmet Şimşek yüzünü asgari ücretliye, emekliye döneceğine, onlara sırtını dönüyor. Yüzünü esas vergi alması gerekenlere dönüyor. Sırtını döndüklerine sahip çıkmıyor.”
"Devlet denetleme Kurulu’nu belediyeleri durdurmak için kullanmaya çalışıyor”
Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Devlet Denetleme Kurulu’nun daha çok çalıştırılacağına ilişkin açıklaması üzerine, "DDK’yi geçmişte, örneğin Soma’da çalıştırdı ama sonucunu açıklamadı. Aslında Soma’da, AK Parti’nin nasıl bir yandaş şirketle ilişki kurduğunu, nasıl 301 kişiyi katlettiğini DDK tespit etti ama açıklamadılar. DDK devletin değil, AK Parti’nin denetleme kurulu gibi kullanıyorlar. Esas sorun burada. Yoksa bizim ne belediyelerimiz denetlenmekten korkar ne bir başka şey. Ama işine geldiğinde örtbas edip, işine gelmediğinde görmezden gelip, DDK’yi -bence devletin çok önemli bir kurumudur- bir parti başkanı sıfatıyla bir başka partinin belediyelerini yıldırmak, bezdirmek ve durdurmak için kullanmaya çalışıyor. Sorun burada" diye konuştu.
"Hikmet Çetin ile Bakü’ye gideceğiz”
Özel, "Ekonomi ekibiniz çok iyi olarak yorumlanırken gölge bakan uygulaması zayıf olarak değerlendiriliyor. Ne dersiniz” sorusuna, "CHP, olduğu gibi kendisini gösteriyor ve bozulan ezberleri o. Biz halk partisiyiz, adı üstünde halkın partisiyiz. Biz Mehmet Şimşek’in yüzde 10’unun değil, yüzde 89 yoksul, dar gelirli ve bu memleketin esas yükünü taşıyanların partisiyiz. Diğer yüzde 10’la kavgamız yok, sorunumuz yok, servet düşmanı değiliz. Ama adil bir vergilendirmeyi, hep birlikte çok kazanmayı ve adil bölüşmeyi savunan bir partiyiz. Kurucu parti olduğumuz için kimse kusura bakmasın, bizim milliyetçiliğimizle hiçbiri yarışamaz, bizim devlete olan saygımızla hiçbiri yarışamaz. Ve en güçlü yanımız, toplumun genelini ilgilendiren konularda, ekonomide doğruları savunmakken diğer taraftan ilk ziyareti Kıbrıs’a yapmak, Azerbaycan’ın Zafer Günü’nde Sayın Aliyev ile telefonla konuştum, kendisi Hikmet Çetin ile birlikte beni Bakü‘ye davet etti, o ziyareti yapacağız. Bakü’ye gideceğiz ama tarihi konuşulacak, birkaç gün içerisinde planlanacak. Geçmişte iletişim kazaları vardı Azerbaycan ile. 14 Mayıs seçimlerinde açıkça AK Parti’yi desteklemişlerdi, biz de buna çok üzülmüştük. Ama biz köprüleri atmak yerine diyalog kurmayı, kendimizi doğru anlatmayı, Azerbaycan’ın bizim için önemini anlatmayı… Türki Cumhuriyetleri çalışıyoruz, Orta Doğu'yu çalışıyoruz, çok sayıda Orta Doğu ülkesine ziyaret planlıyoruz. Avrupa’da etkin temaslarımız var. 77 ülkeye imza attırdık; ‘CHP iktidarında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliğini destekleyeceğiz’ diye. Böyle işlerle uğraşıyoruz. Tam üye olmak ne demek? Bütün vize sorunu bitecek gençlerin, Türkiye bir Avrupa ülkesi olacak. Biz vize sorununu kökünden halledeceğiz. Bütün Avrupa’da kimlik kartıyla gezeceksin. Bu kadar net" yanıtını verdi.
"Erdoğan ile birlikte Esad ile görüşmeye gitmeye varım”
Özel, sığınmacı sorunu ve Suriye ile ilişkiler konusunda, "Bizim bunu söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Erdoğan her seferinde bize, ‘Katil Esad ile görüşmem...’ Ben de dedim ki, ‘Ben gideceğim.’ Hatta bir temas kurduk, yazı istediler, yazı yolladık. Erdoğan dedi ki, ‘Esad ile görüşebilirim.’ Şu anda öyle bir psikolojide ki gündemi CHP belirliyor. Buna engel olmak için Putin’i devreye soktu, Esad ile görüşme ayarlamaya çalıştı. Hemen destekledim. Dedim ki, ‘Bana vermesinler randevuyu, Erdoğan’a versinler devletin başı olarak.’ Esad ile görüşme yapılacak, barış sağlanacak Suriye içinde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyulacak, orası güvenli hale gelecekse ve bütün dünya da elini taşın altına sokmaya hazır, bütün Avrupa ülkeleriyle konuşuyoruz. Orada o insanlar gittiklerinde çalışacakları fabrikalar, güvenli konutlar, çocuklarına kreşler, okullar hep birlikte hızla yaptırabiliriz. Avrupa’nın para konusunda derdi yok, onlar ‘Sığınmacı gelmesin’ diyor. Sayın Erdoğan diyorsa ki ‘Esad ile görüşmeye gel beraber gidelim’, ben Erdoğan ile birlikte Esad ile görüşmeye gitmeye de varım. Yeter ki arabuluculuk olsun. Eğer ikimiz birden gideceksek ve sorun çözülecekse gidelim. Yeter ki Türkiye’deki sığınmacı sorununu çözelim. Hatta Sayın Erdoğan şöyle bir çağrı yapsın: Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin liderlerine desin ki ‘Gelin Esad’la birlikte oturalım, bu sorunu Türkiye adına hep birlikte çözelim’ desin. Vallahi ben de varım" diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:
“Gölge bakanlar verilen görevi harfiyen yapıyor”
“Gölge Bakan İngiltere’de anayasal bir kurum, dünyada uygulamaya konulduğu yerler var ama Türkiye için yeni bir uygulama. Geçmişte söylenmiş ama bir muhalefet tarzı olarak söylenmiş, ‘Gölgeleri gibi izleyeceğiz’ denilmiş, ilan edilmiş. Geçmişte CHP de bir ara niyetlendi ama her bir bakanlığa beş-altı kişi. Biz şöyle yaptık: Parti Meclisimizin içinden MYK üyesi 18 kişiyi görevlendirdik. Tabii gölge bakanların şöyle bir zorluğu oldu: Önce yerel seçim aday belirleme gündemi, sonra yerel seçim gündemi, ardından yerel seçimlerdeki büyük başarıdan sonra bir dönem gölge bakanların haberlerinin, yaptığı etkinliklerin geri planda kaldığı doğru iletişim açısından. Ama arkadaşlarımız, her biri verilen görevi harfiyen ve çok etkili şekilde yerine getiriyorlar. Örnek Yankı Bağcıoğlu, Milli Savunma Bakanı ile üç kez görüştü ama onun iletişimini yapmıyoruz. Hassas bir konu. Şu anda Türkiye’de nerede bir şehit aileleri ve gazi derneği varsa Yankı Bağcıoğlu oraları ziyaret ediyor.
"Ekonomi masamız 50 ile gidecekler”
Yarın İzmir’de Dünya Robot Olimpiyatları’na katılacağım. Çünkü Türkiye için çok önemli, Türkiye’nin geleceğini kurtaracak iş orada. Yüksek katma değerli ve ithalata bağlı olmayan, adeta evlatlarımızın beceri ve zihinleriyle Türkiye’ye gelir getirecekleri, inanılmaz doğru bir alan. Türkiye’nin geleceği orada, oraya çalışıyoruz. Milli Eğitim Bakanı, bu bakana karşı çok önemli, etkili işler yapıyor. Gölge Sağlık Bakanımız, yenidoğan çetesini ilk andan itibaren yerinde takip ediyor, randevu sistemiyle ilgili çalışıyor. Ama biz tercihen belli dönemlerde belli bakanların etkinliklerinin iletişimini önüne çıkarıyoruz. Mesela şu anda ekonomi masamız geçen hafta Gaziantep’teydi, Malatya’daydı, Kahramanmaraş’taydı ve Samsun’daydı. 50 ile gidecekler, neredeyse benim yüzümü iki ay görmeyecekler. 50 ilde ekonomi masası çalışacak, dinleyecek. Hem sorunları bildiğimizi gösteriyorlar, çözüm önerilerimizi anlatıyorlar, öneri ve eleştirileri alıyorlar, bir yandan da CHP’nin hükümet programını hazırlıyorlar. Biz kendi parti programımızı iktidara yürürken hükümet programına evrilecek bir şekle dönüştürüyoruz. Bunun için her bir bakanımız çalışıyor.
"Adalet Bakanı üç haftadır telefonumuza çıkmıyor”
Bütün bakanlarımız, gölge bakan olarak takip ettikleri bakanlıklarla ilişki içindeler, hem bakan düzeyinde hem alt düzeyde. Ama birtakım engellemeler, birtakım randevu vermemeler… Adalet Bakanı mesela, telefonumuza çıkmıyor üç haftadır. Adalet Bakanı benim asker arkadaşım. Ben asteğmendim sonra teğmendim, o kısa dönem görev yapıyordu. Soma Komisyonu’ndan arkadaşım. Birlikte grup başkanvekilliği yaptığım arkadaşım. Siyasi görüşlerimiz böyle ama insani olarak birbirimize hiç kusur işlemedik bugüne kadar. Yazıyı yazıyoruz, ‘Ahmet Özer ile görüşeceğiz’ diye. Her seferinde nezaketle bakanlık özel kalemi, bizim özel kalemimize dönüp, ‘Yazı geldi imzaya çıkarıyoruz’ deyip, dakikalar, saatler içinde çıkarken Ahmet Özer konusunda ilk önce o telefon geldi, arkadan imzalamadılar. Arkadan 28 gündür, ilk iki-üç gün ben aradım, yazıştık. 25 gündür telefonlara da çıkmıyorlar. Bir aracı aracılığıyla, hatırını kıramayacağım çok kıymet verdiğim bir aracı aracılığıyla ‘Sayın Bakan çok üzgün, size karşı çok mahcup, bu çarşamba bir daha soracakmış.’ Adalet Bakanı kime, ne soruyor? Bir anamuhalefet liderinin, bir milletvekilinin, bir cezaevi ziyareti... Ben gideceğimi bildiriyorum, sen de orada tedbir alacaksın.”