Özgür Özel: "Devlet Bey, Cumhur İttifakı'nın bu süreç için sözcüsüdür. Ağzından çıkan her laf, Erdoğan'ı bağlar"

TAKİP ET

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin son açıklamalarına ilişkin olarak, ''Abdullah Öcalan Meclis'e gelsin' dedirttiler Devlet Bey'e. Erdoğan çıkıp 'Devlet Bey'in iradesinin arkasındayım' dedi. Her fırsatta Devlet Bey'i övüyor. İki taraftan da 'Sorun yok' dediklerine göre Devlet Bey, Cumhur İttifakı'nın bu süreç için sözcüsüdür. Ağzından çıkan her laf, Erdoğan'ı bağlar. Bağlamıyorsa söyleyecekti' ifadesini kullandı.

(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin son açıklamalarına ilişkin olarak, “‘Abdullah Öcalan Meclis’e gelsin’ dedirttiler Devlet Bey’e. Erdoğan çıkıp ‘Devlet Bey’in iradesinin arkasındayım’ dedi. Her fırsatta Devlet Bey’i övüyor. İki taraftan da ‘Sorun yok’ dediklerine göre Devlet Bey, Cumhur İttifakı’nın bu süreç için sözcüsüdür. Ağzından çıkan her laf, Erdoğan’ı bağlar. Bağlamıyorsa söyleyecekti” ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV’de “Yeni Bir Sabah” programına katılarak gazeteci İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Özel, Resmi Gazete’de yayımlanan belediye şirketlerinin SGK ve vergi borçlarının, belediye gelirlerinden kesilmesi hakkındaki Cumhurbaşkanlığı Kararı’na ilişkin olarak, “Ben bütün belediyelerin düzenli olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’na vergi borçlarını ödemesi gerektiğini savunuyorum, başkanlarımıza talimatım bu yöndedir. Buradaki sorun en çok da AK Partili belediyeler olmak üzere geçmişte ‘nasılsa af çıkacak, düzenleme olacak’ diye hiç ödememişler bu paraları. Devasa borçlar var ve adeta yemeği AK Parti yemiş, ‘Hesabı CHP ödesin’ diyorlar. Biz de diyoruz ki ‘Bunu böyle yapmayın, faizlerini silin. Yapılandırma verin. Aydan aya biz ödeyelim bu paraları.’ Ama bunlar diyor ki ‘Belediyeye yollanan İller Bankası ödeneğinden keseceğiz.’ Maksatları, amaçları belediyeleri iş yapamaz hale getirmek. Birikmiş o devasa borçlardan bugünkü o belediye başkanları sorumlu değil. Bizim suçumuz belediyeleri AK Parti ile MHP’nin elinden almış olmak. Yaptıkları iş, kayyum atayarak belediye başkanlarını cezalandırırken aynı zamanda halkı da cezalandırıyorlar ya. Burada da bu parayı belediyeden alınca, belediyenin çalışanlarını ve onları hizmet edemez hale getirerek halkı cezalandırıyor. Seçim sonucunu hazmedememiş. Bu hazımsızlığın sonucunda çirkinleşiyorlar. Yaptıkları o” ifadesini kullandı. Özel, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin "İmralı'yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz" sözlerine ilişkin olarak, şunları kaydetti:

"Ben ekonomi dışında bir şey konuştum mu, toplumun yüzde 85-90’ına ihanet etmiş oluyorum. Benim işim bunu konuşmak”

“Ben yaşananların hepsini iktidarın Türkiye’de değişmekte olduğunu, milletin önüne gelecek ilk sandıkta bu iktidarın gideceğini ve yerine CHP’nin iktidarının ya da CHP’nin ağırlıklı olarak içinde olduğu bir iktidarın geleceğini gördüler, buna karşı her şeyi deniyorlar. O süreçten bağımsız görmüyorum. Ben pazara gittim, pazarda gördüm. 81 vilayette, 130 milletvekilimiz gitti. Oradan geriye geldiler. Dediler ki ‘Sokakta, pazarda biz konuşuluyoruz. CHP’nin konuştukları konuşuluyor.’ Pazarda gezdiğimizde bütün arkadaşlar enflasyonla ilgili sorunları dinlediler. Asgari ücretle ilgili de ‘30, altında yokuz’ dediler. Bizim 30 bin liranın altında olmadığımızın toplumda bilinirliğini bu hafta ölçtürdük, yüzde 76. Hızla artıyor. Altın hesabının bilinirliği yüzde 85 çıktı. Asgari ücret talebimizle ilgili bilinirlik de yüzde 80’e doğru tırmanıyor. Her hafta buna bakıyoruz. Her fırsatta bunu anlatıyorum. Bütçe geliyor. Önümüzdeki hafta da bütçeden önce son grup konuşmamı yapacağım. Bütçeye yönelik de konuşacağım. Orada da çarpıcı bir hesap daha yapacağım, bir şey daha göstereceğim. Ben bu hesabın dışında bir şey konuştum mu, toplumun yüzde 85-90’lık kısmına aslında ihanet etmiş oluyorum. Benim işim bunu konuşmak.

Ben Yusuf Tekin’in tuzağına düşüp burada 20 dakika laiklik konuşursam beni izleyen teyze televizyona terlik atar”

Ben Milli Eğitim Bakanı’nın tuzağına düşüp, burada 20 dakika laiklik konuşsam, 20 dakika onun polemiğini yapsam, beni izleyen teyze televizyona terlik atar. ‘Ne oldu bizim altın hesabı? Zammı konuş, Hayat pahalılığını konuş’ der. Onun derdi o. Onun derdi Yusuf Tekin’in bakanlığını korumak için kavga çıkarma talebi değil ki. Onlar bunu kesin bilerek yapıyorlar. Bu 30 bin lira asgari ücret talebini de yükseltiyoruz. Bir de işin esnaf boyutu var. AK Parti zaten 22-23-24 bin liraya razı etmeye çalışıyor. Biz alan açısından 30, veren açısından 24 bin lira olacak. 10 kişiye kadar çalıştıranlarda. KOBİ’ler için de verilen 500 lira yerine, 4 bin lira destek söyledik. Kaynağı da var. Artan sosyal güvenlik primlerinden devlet 1 trilyon kazanıyor. ‘250 milyarını küçük esnaf ve KOBİ’ye versin’ diyoruz. Benim esas meselem bu.

“‘Geçen sefer çözüm sürecinde biz çok kaybettik. Bunu küçük ortağa yaptıralım. Ondan az gider’ diyor AK Parti”

Şimdi Devlet Bahçeli ne yapmaya çalışıyor? Üç aşamalı izah edeyim: Ben buraya ilk geldiğimde siz bana, ‘Sayın Genel Başkan iktidar anayasa değişikliği diyor, sivil bir anayasa, siz ne diyorsunuz’ dediniz. Ben dedim ki ‘İktidar uyanıklık yapıyor. Anayasa tartışmaları sis etkisi yapar, başka bir şey görünmez. Mevcut Anayasa’ya uymayanlarla anayasa yapamayız.’ O gündem kapandı. Durduk, birazcık zaman geçti. Bu zamanın üstüne çeşitli tartışmalar çıkardılar. Ama bir büyük iş daha yaptılar. Ne dediler, ‘İsrail Türkiye’ye saldıracak.’ Bir anda Türkiye’nin bomba gündemi oldu. O tartışma kaldı mı, bitti. Neden bitti? Adamın amacı yoksulluk, işsizlik, enflasyon konuşulmasın; savaş konuşulsun. İkinci büyük saldırıydı bu gündemi topyekun ele geçirmek için. Şimdi üçüncü büyük hamle; süreç, açılım. Kendilerince zekice, uyanıkça tasarlanmış bir hamle. Bir büyük hamle ortaya atıyorlar: ‘Çözüm süreci olsun.’ Çözüm süreci lafı yorgun bir laf, geçmişten sabıkalı bir laf. ‘Büyük bir iş yapalım ama bunu biz yapmayalım. Geçen sefer çözüm sürecinde biz çok kaybettik. Bunu küçük ortağa yaptıralım. Ondan az gider’ diyor AK Parti.

"Devlet Bey, Cumhur İttifakı’nın bu süreç için sözcüsüdür. Ağzından çıkan her laf, Erdoğan’ı bağlar”

Zaten yüzde 18’lik MHP’yi yüzde 5’e düşürmüşler. MHP’de şu anda bulunanların, MHP’ye oy verenlerin, MHP ile ilişkisi 2015 seçimlerindeki gibi ‘MHP şunu yapsın, bunu yapsın’ diye bir ilişki değil. Halen MHP’deyse, Sinan Ateş suikastını sindirmiş, halen MHP’deyse bu kadar yoksulluktan, işsizlikten canı yanmayan, MHP sayesinde çocuğunu devlette işe sokan... Böyle ilişkileri olanlar kalmış MHP’de. En olmayacak laf nedir? ‘Abdullah Öcalan serbest bırakılsın’ değil mi? ‘Abdullah Öcalan Meclis’e gelsin’ dedirttiler Devlet Bey’e. Erdoğan çıkıp ‘Devlet Bey’in iradesinin arkasındayım’ dedi. Her fırsatta Devlet Bey’i övüyor. İki taraftan da ‘Sorun yok’ dediklerine göre. Devlet Bey, Cumhur İttifakı’nın bu süreç için sözcüsüdür. Ağzından çıkan her laf, Erdoğan’ı bağlar. Bitti. Bağlamıyorsa söyleyecekti, ‘Ben Devlet Bey gibi düşünmüyorum.’ Bunu Erdoğan söylerse, şu an Erdoğan’ın oyu yüzde 30. Biraz daha düşerse, zaten nerelerden geldiler buraya. Bizim oyumuz 32-32,5, onların da 31 filan. Öyle ölçülüyor. Dünya kadar kararsız var. O kararsız niye kararsız, oralara bakmak gerekiyor. Esas anket son seçimin sonucu. Biz yüzde 38 aldık, Erdoğan 36,5. Geçen sene kurultaydan önce yüzde 17 ölçülen kararsızlar dağıtılmış oyumuz, şimdi yüzde 33. Kararsızlar dağıtılmadan 13 olan oyumuz da işte şimdi kararsızlar dağıtılmadan 28 nokta küsur. Belediye anketleri müthiş, çok iyi geliyor. Millet hissediyor, aldığı hizmetten memnun ve olumlu reaksiyon veriyor.”

"AK Parti’de bugün yaşananlar kurumsal kültürlerinde kaybetmek olmadığından”

Özel, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın geçen hafta CHP Genel Merkezi’ne gelerek sunum yapmasına ilişkin olarak, "22 yıl boyunca seçimlerden ikinci çıkmışız, seçimleri kaybetmişiz. 2019’da da önemli belediyeler almışız ama birinci parti olmamışız. Ben gelmişim, genç bir kadroyla birlikte çalışmışız. Doğru işler yapmışız, doğru adaylar göstermişiz ve hep birlikte büyük bir başarı kazanmışız. Bu başarıda herkes döndü ve CHP’ye bir baktı. Bunlar bu başarıyı hazmedecekler mi? Bu başarıyı tevazuyla mı karşılayacaklar, şımaracaklar mı diye. 100 yıllık partinin şımarma lüksü yoktur. 100 yıllık partinin kibir lüksü yoktur. 100 yıllık parti, başarıyı da başarısızlığı da demokrasi sınırları içinde hazmetmek durumundadır. AK Parti’de bugün yaşananlar kurumsal kültürlerinde kaybetmek olmadığından. Biz kaybetmeyi de bilen partiyiz. Biz hiçbir zaman kaybettiğimiz seçimden sonra milletle kavga etmedik. AK Parti kazanmayı biliyor. İlk kez kaybetti. Kaybetmeyi beceremiyorlar şu anda. Kaybetmeyi hazmedemediler, kabullenemediler, millete kafa tutuyorlar” ifadesini kullandı.

"Ben AK Parti ve MHP seçmenini selamladım”

AK Parti Genel Merkezi’ne yaptığı ziyareti hatırlatan Özel, “O ziyaretin anlamı şu: Türkiye’nin birinci partisi 22 yıldır kendisine uzatılmayan eli uzatarak bir selamlama yaptı. Kime? AK Parti’ye ve ülkenin Cumhurbaşkanına, Cumhur İttifakı’na oy verenlerin şahsında Erdoğan’a. Ben AK Parti ve MHP seçmenini selamladım. Dedim ki, ‘Biz birinci partiyiz. Bizden zarar gelmez.’ Bu, biz muhalefet etmeyeceğiz demek değil” diye konuştu. 

"Asgari ücrete zam yapmadıkları gün, ‘Bundan sonra çare yok, seçim olur’ dedim, o günden beri de diyorum”

Özel, "Seçimden birinci parti çıkmanıza rağmen niye hemen erken seçim demediniz" sorusu üzerine, “Komik olurdu çünkü bir veya iki gün önce son gittiğim diyelim ki Marmaris’te elime mikrofonu almışım, seçmenin karşısına geçmişim, demişim ki ‘Bu bir yerel seçim. Bu seçim hükümete kırmızı kart göstermiyorsunuz, sarı kart gösteriyorsunuz. Ben sizin sorunlarınızı konuşuyorum. Bu seçimden sonra AK Parti, bu seçimi kaybederse erken seçim çağrısı yapıp da hükümeti değiştirmek gibi bir talebimiz yok. Korkmadan oy verin’ demişim seçmene. CHP’nin bu söylemine güvenen, ‘Bu seçimi AK Parti kaybederse yeniden bir seçim ortamı mı olacak’ diye tedirgin olanların ve CHP’nin adayı iyi diye oy verenlerin tedirginliğini ortadan kaldıran bir söz verdim seçmene. Seçim gecesi de dedim ki ‘Bu seçim sonucunu araçsallaştırarak bir erken seçim talep etmiyorum. Ama vatandaşın geçim derdi var, geçim olmazsa seçim olur’ dedim. Ardından da bir ay sonra tematik mitinglere başladım. Asgari ücrete zam yapmadılar, zam yapmadıkları gün, ‘Bu maaşla geçim olmaz. Bundan sonra çare yok, seçim olur’ dedim, o günden beri de diyorum. Ortalama seçmen, siyasetsiz seçmen, siyasetle ilişkisini seçime doğru karar verme sürecinde kuran, oyunu attığında da siyasetle ilişkisini kesen, derdi geçim derdi olan seçmen, benim konuşmam gereken seçmen. Yoksa politik seçmene her gün konuşuruz zaten" yanıtını verdi. Özel, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in, ‘CHP eskiden DEM Parti’ye benzerdi, şimdi AK Parti’ye benziyor. Bizim yaptığımız gibi her kesimden oy alma söylemini geliştiriyor’ sözlerini şöyle değerlendirdi:

"Her kesimden oy almak gibi bir sorumluluğum var çünkü ben halkın partisiyim”

“Benim her kesimden oy almak gibi bir sorumluluğum var çünkü ben kitle partisiyim. Çünkü ben halkın partisiyim. Ben sadece bir görüşe sahip olanların partisi olursam, biz orada sağdan da soldan da saydığımızda yüzde 20-25 arasındayız. Ama ben yüzde 50 artı biri tek başıma alırsam Atatürk’ün partisini yüzyıl sonra tek başına iktidar yapmış olurum. Benim derdim bu. Bunun için de vatandaşın sorunlarını konuşacağım tabii ki. Devlet Bey’in gündemini, Erdoğan’ın gündemini konuşmamam lazım.”

"Devlet Bey şu anda üzerine ateş topluyor. Ateş eden oraya ediyor”

Devlet Bey şu anda üzerine ateş topluyor, sürekli ‘Abdullah Öcalan gelsin, konuşsun’ dedi. Şimdi ‘DEM’e izin verelim. Gitsin, görüşsün’ diyor. Ateş eden oraya ediyor. Orası yüzde 18’den yüzde 5’e düşmüş zaten. Kaybetse ne kaybedecek? Erdoğan, susuyor ve bir kenardan izliyor. Bir zaman sonra işi bir yere oturtacaklar kendilerince. Bizim buradaki, pozisyonumuz çok net. Biz terörü bitirecek her türlü fikri destekleriz ama şartlarımız olur. Biz terör bitsin, annelerin gözyaşı dursun isteriz net. Ama Meclis tabanlı bir çözüm öneririz. ‘Açıklıkla, samimiyetle yürütülsün’ deriz. ‘Toplumsal mutabakat olsun’ deriz. Toplumsal mutabakatta benim bir kırmızı çizgim var. O masa kurulduğunda ilk gün Türkiye’deki bütün şehit aileleri ve gazi derneklerinin temsilcisi üç yapı var, iki dernek ve bir vakıf. Onlar çağrılacak, bütün bu aileler adına ilk gün görüşlerini söyleyecekler.”