Özgür Özel: "Başkasının planının parçası olmayız"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile DEM Parti'nin görüşmesine yönelik açıklamasına ilişkin olarak, "Devlet Bey her hafta pozisyonunu yenilemek, tahkim etmek, daha iyi anlatmak ve bu konuda yeni yeni şeyler söylemek suretiyle gündemi elde tutmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanı'nın Anayasa ile ilgili meselesiyle Abdullah Öcalan'ın terör bitsin çağrısını aynı paragrafta anmak bir siyasi hesap olduğunu gösteriyor" dedi.
HABER: GÜLARA SUBAŞI
(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile DEM Parti'nin görüşmesine yönelik açıklamasına ilişkin olarak, "Devlet Bey her hafta pozisyonunu yenilemek, tahkim etmek, daha iyi anlatmak ve bu konuda yeni yeni şeyler söylemek suretiyle gündemi elde tutmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanı'nın Anayasa ile ilgili meselesiyle Abdullah Öcalan'ın terör bitsin çağrısını aynı paragrafta anmak bir siyasi hesap olduğunu gösteriyor. CHP'nin milleti de memnun edecek, devletin de çıkarlarını koruyacak bir planı var. O da Meclis üzerinden yürümektir. AK Parti ve MHP'nin planının parçası olmayız" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün akşam aralarında Anka Haber Ajansı muhabirinin de olduğu bir grup gazeteciyle bir araya gelerek, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Özel "Sizce, Bahçeli gerçekten Orta Doğu’da Türkiye’yi dışarıdan tehdit eden bir terör sorunu mu görüyor, yoksa Cumhur İttifakı bunu kullanıyor mu" sorusuna şu yanıtı verdi:
"B seçeneği. Tayyip Bey, ‘Seçimi kazananın söylediği her şey doğrudur. Her şeye o karar verir’ dedi ve 31 Mart'ta unvan maçını kaybetti. Psikolojik üstünlüğü kaybetti, gündem belirleme yetisini yerel seçim sürecinde de kaybetmişti ve devam ediyor. Böyle olunca gündemi ele almak için birkaç makro hamle yaptılar. Bunlardan bir tanesi Meclis Başkanı’nın da öncülük anayasa süreciydi. Arada teğmenler meselesi, başka mevzular sürekli CHP’nin tahrik edilmeye çalışıldığı birtakım gündemler yaşandı. İkinci büyük gündemi ele alma çabası olarak ‘İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye’dir’ sözünü önemli gördüm. Üçüncü olarak da şimdi bu büyük yeni ve gündeme bomba etkisiyle düşen süreç yürütülüyor. Ben işin bir tarafında Kürt sorununun demokratik yollarla da çözülüp sorun olmaktan çıkıp terörün de gerekçesini ortadan kalkacağı ve bir yanda şehit cenazelerinin gelmeyeceği, annelerin ağlamayacağı bir süreç noktasında bunun karşısında duran bir pozisyonda olmayacağımızı söyledik. Ama Meclis’i odak yapan, samimi, şeffaf toplumsal mutabakat pozisyonumuzu çizdik.
“Cumhurbaşkanı'nın Anayasa ile ilgili meselesiyle Öcalan çağrısını aynı paragrafta anmak siyasi hesap”
Devlet Bey her hafta pozisyonunu yenilemek, tahkim etmek, daha iyi anlatmak ve bu konuda yeni yeni şeyler söylemek suretiyle gündemi elde tutmaya çalışıyorlar. Temel yaklaşımım, geçen hafta Devlet Bey'in aynı paragrafta, ‘Ne var yani Abdullah Öcalan gelse, çağrıda bulunsa, terör bitse Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi için de anayasa değişse bunun kime zararı var?’ Cumhurbaşkanı'nın Anayasa ile ilgili meselesiyle Abdullah Öcalan'ın terör bitsin çağrısını aynı paragrafta anmak bir siyasi hesap olduğunu gösteriyor. O yüzden sorunuza B şıkkı dedim. Ben burada Cumhur İttifakı'nın şu ana kadarki tutum ve tavırlarını samimi bulmuyorum. Çıkar hesabı içinde olduklarını düşünüyorum. Ben 24 yaşından beri meslek örgütünde, sivil toplumda, sonra siyasi partide yöneticilik yapıyorum, ömrümün yarısından fazlası bununla geçti ve benim bildiğim bir şey var: Başkasının planının parçası olmayacaksın. Kendine ait bir planın olacak. CHP'nin milleti de memnun edecek, devletin de çıkarlarını koruyacak bir planı var. O da Meclis üzerinden yürümektir. Başkasının planının parçası olmayız. AK Parti ve MHP'nin planının parçası olmayız.”
Özel, "Peki sizce PKK, Öcalan’ın çağrısıyla silah bırakır mı" sorusu üzerine, "Bunlar bir siyasi parti liderinin cevaplayacağı değil; siyasi analiz yapan gazetecilerin, yorumcuların, Kürt meselesini takip eden akademisyenlerin yorumu. Benim burada bir yorumda bulunmam çok farklı yorumlara sebebiyet verebilir. Bir siyasi partinin genel başkanı olarak ben buna girmem. Bu tartışmaları bu konuda çalışan akademisyenlerle, yorumculara ve gazetecilere bırakıyorum" ifadesini kullandı.
“Devlet projesinden çok, Cumhur İttifakı projesi”
Özel, “25 Eylül’de DEM Partili üç milletvekili umut hakkı teklifi veriyorlar. Onlara sorduğumuzda, ‘Biz hep yapıyoruz’ diyorlar. Ama bu yasama yılında ilk defa verdiler. Ardından 1 Ekim’de Bahçeli el uzattı ve sonrasında her grup toplantısında el artırarak devam etti. Bunun arkasında görüşme trafiği olmadığına inanmak biraz saflık gibi geliyor. Sizce bu bir devlet projesi mi” sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bu kadar veriyle bu soruya cevap vermek kolay değil. Çünkü henüz hiçbir şey netleşmiş değil. Erdoğan bugün, ‘Bahçeli ile mutabıkız’ dedi. Geçtiğimiz hafta da Bahçeli'yi övüyordu. Bugün, ‘Bahçeli çok cesur bir çıkış yaptı’ gibi şeyler söyledi. Bunun ben bir devlet projesinden çok, Cumhur İttifakı projesi olduğunu düşünüyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de terör sorununu bitirmek ve Türkiye'nin artık kaynaklarının buraya harcanmasına engel olmak noktasında devletin çıkarına ve milleti rahatsız etmeyecek bir çözüme sıcak bakacağını düşünüyorum. Devlet binalardan, kurallardan, kurumlardan oluşan bir yapı ama onu siyaset gelip yönetiyor iktidar partisi. Burada zorluk iktidar partisinin uzun süredir partiyle devlet ayrımını, devletin menfaatiyle partinin menfaatlerini birbirine karıştırmış olması veya iç içe sokmuş olması. AK Parti iktidardan düşerse devlete bir şey olmaz Türkiye’ye de bir şey olmaz. Hatta çok sağlıklı bir şey olur. Türkiye'de iktidarın değişebildiği meselesi Türkiye'deki demokrasinin varlığını dünyaya göstereceği için dünyanın Türkiye'ye bakışını, özellikle ekonomik olarak Türkiye'nin kredi notlarından tutun da doğrudan yabancı yatırıma kadar Türkiye'yi çok olumlu etki eder. Zaten iktidarların değişebildiği ülkeler gelişiyor, iktidarların değişemediği ülkeler gitgide fakirleşiyor dünyada. O yüzden iktidarın değişme meselesi Türkiye'nin felaketi olmaz.
“Tayyip Bey'in gidişini hazmedememek, bunun için her yolu denemek aslında milliyetçilik değil”
Devlet Bey çok milliyetçi ve ülkenin menfaatlerini düşündüğünü iddia ediyor. İktidarı değişebilen bir ülke zenginleşiyor, refaha kavuşuyor, huzura kavuşuyor. O yüzden Tayyip Bey'in gidişini hazmedememek, bunun için her yolu denemek aslında milliyetçilik değil. Gerçek milliyetçilik serbest ve adil seçimlerle iktidarın değişebilmesini temin etmektir. Bugün biri gider, öbürü gelir ama orada CHP gibi milletin itiraz etmediği ve devletin zarar görmeyeceği bir çözümü önermek bence doğru bir şey. Sırf Erdoğan iktidarda kalsın diye, Anayasa pazarlıklarına girişmek ve bunu bir terör örgütü liderini, özgürlüğü üzerinden pazarlık konusu yapmak doğru bir şey değil. Yoksa çatışmalı süreçlerin çözümlenmesi noktasında, müzakerelerin vardığı noktada taraflar karşılıklı adımlar atarlar. Bu olağan bir süreçtir. Ama bunu bir kişinin siyasi geleceğine, bir partinin iktidarda kalmasına endekslemek milliyetçilik değil."
“Aday belirleme yükünü 1 buçuk milyon kişiyle bölüşeceğim”
Özel, "CHP’nin en büyük sorunu en doğru adayı belirleme noktasında parti içindeki olası adaylar içerisinde bir çekişme var algısı. Parti içindeki ayrışmanın bu olası adaylardan kaynaklı olduğu da konuşuluyor. Bunu yönetmekte zorluk yaşıyor musunuz ve son noktada buna nasıl karar vereceksiniz” sorusu üzerine, "Tasvir edildiği gibi ya da sorunuzdaki kadar sorunlu bir alan yönetmiyoruz. Ama sonuçta 22 yıllık bir iktidarı değiştireceğiz ve o seçime giderken iç ve dış şartların çok kolay olacağını da iddia etmek samimi bir cevap olmaz. Ama zaten genel başkanlar, liderler böyle günler için var. Ben şunu söyleyeyim: Bu kararı tek başıma vermeyeceğim. Bu karara çok katılımcı bir şekilde ve partimin en azından bütün üyeleri, hatta daha da genişleyebilir miyiz çünkü tüzüğümüzde halk yoklaması da var, onu da koruduk. Ben adayı en katılımcı şekilde belirlemeyi düşünüyorum veya örgütümüze çeşitli sorular sormayı, adayı adayları sormayı ve onun eğilimlerini almayı da düşünüyoruz. Tek başıma vereceğim bir karar olmadığı için bir kişi yanlış yapar, ben bu yükü en az 1 buçuk milyon kişiyle bölüşeceğim. Öyle görülüyor. O yüzden de en doğrusunu hep beraber yapacağımıza inanıyorum" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
“Yönetmek isteyen herkese uygun bir makam ve mevki bulunur”
"Ayrıca, önce bir cumhurbaşkanı adayı belirlenecek ve iktidar değişecek. Sonra bir geçiş dönemi olacak. Daha sonra herkese makam, herkese mevki var. Fazlası var, eksiği yok yani. Şu anda o yüzden biz bu işin içinden büyük bir mutabakat, büyük bir iş birliği ve güç birliğiyle çıkarız. Ve sonra Türkiye'yi güçlü bir parlamentoyla ve güçlü bir yürütmeyle yönetmeye başladığımızda, gönlünden yönetmek isteyen herkese uygun bir makam ve mevki bulunur. Orada hiçbir sıkıntı yok.”
“Mansur Bey'in, bütün CHP’nin içinde olduğu bir karar alma sürecinin sonuçlarına tüm yönleriyle saygılı olacağına inanıyorum”
Özel, “Mansur Yavaş’ın CHP aday göstermese dahi aday olacağına dair tartışmalar var. Bu noktada ne söylersiniz” sorusu üzerine, "Birincisi Mansur Bey bu sınavı iki kere atlattı. 2019 seçimlerinde İYİ Parti Mansur Bey'i aday yapmak, daha doğrusu Ankara'nın kendilerine verilmesini ve adaylarının Mansur Yavaş olduğunu söyledi. Mansur Yavaş, ‘Ben CHP'nin adayı olmalıyım’ diye söyledi. Bence doğru bir okumaydı ve seçim başarısını getiren bir okumaydı. Daha sonra 2023 seçimlerinde de hem Mansur Bey’e hem Ekrem Bey'e partilerinin kararının dışında davranmalarıyla ilgili bir çağrı yapıldı. Orada da net bir tutum takındı her iki başkanımız da. Mansur Bey bu sınavlardan geçti. Mansur Bey Türkiye'nin daha iyi yönetilmesine ilişkin bir iddiası, bir talebi var. Ve bu talep noktasında kendisinin de bir iddiası var. Bundan da daha doğal bir şey olamaz. Ama ben Mansur Bey'in, bütün CHP’nin içinde olduğu bir karar alma sürecinin sonuçlarına tüm yönleriyle saygılı olacağına inanıyorum, görüyorum. Bu konuda kendi beyanları da var zaten. Yani Mansur Bey, parti disiplini konusunda bugüne kadar bizi sukutuhayale uğratmış bir tutumu olmadı. Ben meseleye buradan bakıyorum. Mesele memleket meselesi. Mesele normal bir rejimin içinde olursunuz, iktidarda kimin gittiğinin önemi olmaz kimin geldiğinin bir önemi olur. Oysa bugün Türkiye’de toplumun tüm kesimleri için artık sürdürülemez bir iktidarın sonundayız. Burada kişisel davranamayız hiçbirimiz. O yüzden ben süreci sağlıklı yürüteceğimize ve hep birlikte kazanacağımıza yürekten inanıyorum. Her geçen gün de buna olan inancım artıyor" diye konuştu.
“Her kim iddia koymak isterse biz kimsenin önünü kesmeyiz”
Özel, “Günü geldiğinde Ekrem Bey ve Mansur Bey’in dışında başka isimler çıkabilir mi” yönündeki soruya da, "Bazen bazı arkadaşlarımızın sitemlerini duyuyorum, ‘Biz de varız, biz de varız’ diye. Her kim burada iddia koymak ve katkı koymak isterse biz kimsenin önünü kesmeyiz. Ama sonuçta nihai kararı, partinin en doğru adayı belirlemesi için bir yöntem belirleyeceğiz. O karara da hepimiz saygı duyacağız. Ben kamuoyunda iki adayın ismi öne çıktığı için bunu yapıyorum. Bir de kimsenin önünü kesmek zaten CHP’nin geleneğinde yok, kültüründe yok, olmaması lazım yani. Ama bana bugüne kadar hep iki aday soruldu. Üçüncü sorulduğunda üçüncüye de başarılar dileriz. Bize bu seçimleri kazanacak ve Türkiye'yi demokrasiye kavuşturacak bu sürece katkı sağlayacak yol arkadaşları lazım. O nokta çok net" yanıtını verdi. Özel, şunları kaydetti:
"Ekrem Bey ile yol arkadaşlığımı kimseden gizliyor değilim"
"Bir de biz Ekrem Bey ile 2019’da ikinci seçimi kazandığında Ekrem Bey ile haberi yan yana aldık ve ilk birbirine sarılan iki kişi bizdik. O günden beri yol yürüyoruz. 2023’te seçimi kaybettik, ertesi sabah aynı duyguyla uyandık ve bu duygu ortaklığımız devam ediyor. Biz sorumluluk almak, fedakarlıkta bulunmak ama bu tarihin akışını değiştirmek ve bu iktidarı değiştirmek üzere yola çıktık Ekrem Bey ile beraber. Ben bu yol arkadaşlığımı da kimseden gizliyor da değilim Ekrem Bey de gizlemiyor. O yüzden iktidarı değiştirme meselesi kişisel taleplerin çok ötesinde bir mesele. Kimimize sorumluluk düşüyor, kimimize fedakarlık düşüyor. Ama herkesin bu Cumhuriyet’i yeniden demokrasiye kavuşturma, Türkiye'yi güçlü bir parlamentoya kavuşturmak, dünyadaki güçlü parlamentoyla yönetilen ülkelerin başardığı işleri başarma, AB’ye girme, milli geliri bugünkünün beş katına çıkarma, paranın satın alma gücünü 10 katına çıkarma gibi hayallerde hepimiz ortaklaştıktan sonra sorumluluk alan, sorumluluk alır, fedakarlık yapan fedakarlık yapar. Biz bu sınavlardan son birkaç yıl içinde başarıyla geçtik diye düşünüyorum."
"31 Aralık'a kadar emekli olanlar, olmayanlardan yüzde 30 faz maaş alacak. Bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç var"
Özel, emeklilik dilekçesini 31 Aralık 2024 tarihine kadar verenlerin, 1 Ocak 2025'ten sonra verenlere göre yaklaşık yüzde 30 daha yüksek emekli aylığı almasına ilişkin olarak, "31 Aralık'a kadar emekli olanlar, olmayanlardan yüzde 30 faz maaş alacak. Bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yani bu düzenlemenin yapılmaması, yapılmasından vazgeçilmesi ciddi mağduriyetlere sebebiyet verecek. Bu sadece emekli olmayanların mağduriyeti değil; kurumlarda, devlette faydalı olabilen, liyakatlı, birikiminin doruğunda, tecrübesinin doruğunda birçok kişi emekli maaşı yüzde 30 düşmesin diye bu aralıkta emekliliğini verecek. Burada opsiyonlar tanıyabilmek lazım. İsteyen emekli olsun, hakkını alsın ama olmayanı korumak lazım. Bu sadece kamuda bir sorun değil, özel sektörde de önemli bir sorun. Bankaların yöneticileri, örneğin gelecekte bankalarda çok üst düzeyde görev alabilecek kişiler, sırf bu yüzden kariyerlerini terk edip emekliliği tercih edebiliyorlar. Özel şirketler, teknoloji şirketleri boşu boşuna herkes eleman kaydediyor. Hatta bazı kayıt dışına kaymalar, yani emekliliği alıp açıktan çalışma meseleleri var. Devlet veya Meclis bunlara tedbir almak için var. Plan Bütçe bitecek, ‘Tatile gidelim. 7 Ocak'ta gelelim.’ Bu da tamam ama ne olacak? Belki insanlara şey söylenebilir: Biz 7 Ocak'ta bir düzenlemeyle bu mağduriyeti ortadan kaldıracağız. ‘Emekli olmak istemeyenler olmasın’ denebilir. Bunda partiler arası bir uzlaşı da sağlanabilir. Ya da Meclis bir gün çalışır, bu işi halledebilir. Hem vatandaşın mağduriyeti söz konusu hem kamunun ve özel sektörün" ifadelerini kullandı.
(SON)