Genel-İş yöneticilerinin gözaltına alınması... DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu: ''Onurlu yoldaşlarımızdan bizim zerre şüphemiz yok, bu süreci hepimize yönelik bir saldırı olarak görüyoruz''
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan ve Genel-İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy'un gözaltına alınması ile ilgili "İşçi sınıfının hakları ve insanca yaşam koşullarının sağlanması için mücadeleye adamış oldukları yaşamlarında demokrasi, adalet, eşitlik talebi dışında söz kurmamış; mücadelesini bu değerler etrafında sürdürmüş onurlu yoldaşlarımızdan bizim zerre şüphemiz yok ve bu süreci hepimize yönelik bir saldırı olarak görüyoruz' dedi.
(ANKARA) - DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan ve Genel-İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy'un gözaltına alınması ile ilgili "İşçi sınıfının hakları ve insanca yaşam koşullarının sağlanması için mücadeleye adamış oldukları yaşamlarında demokrasi, adalet, eşitlik talebi dışında söz kurmamış; mücadelesini bu değerler etrafında sürdürmüş onurlu yoldaşlarımızdan bizim zerre şüphemiz yok ve bu süreci hepimize yönelik bir saldırı olarak görüyoruz” dedi.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan ve DİSK Genel-İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy gözaltına alınmasının ardından DİSK Yönetim Kurulu toplantı kararı aldı. Toplantının ardından Genel- İş Genel Merkezi’nde basın açıklaması yapıldı. Basın toplantısına, DİSK’e bağlı sendikaların yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner de katıldı.
Genel-İş adına söz alan Genel-İş Genel Sekreteri Çetin Çalışkan, Remzi Çalışkan ve Kemal Gürsoy’un ev baskınıyla gözaltına alınmasının keyfiyetin ve hukuksuzluğun bir göstergesi olduğunu söyledi. ''Bu uygulama, hiçbir şekilde kabul edilemez ve hiçbir hukuki gerekçeyle açıklanamaz'' diyen Çetin Çalışkan, şöyle konuştu:
''Bugün ülkemizde hukuksuzluk ve adaletsizlik, topluma kanıksatılmak isteniyor. Ancak Genel Başkan'ımızın gözaltına alınması, bu tabloyu daha da çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir. Bu yalnızca Remzi Çalışkan’a değil, emeğin onurlu mücadelesine, işçi sınıfının hak arayışına ve demokrasinin özüne yapılan bir saldırıdır. Bu üye sayısı her geçen gün artarak 200 binlere yaklaşan sendikamıza yönelik bir tür algı operasyonudur ve aynı zamanda toplumu korkutma ve sindirme politikalarının bir parçasıdır. Hiçbir güç, Genel Başkanımızın bu değerler etrafında verdiği mücadeleyi sarsamaz, yolundan döndüremez. Genel Başkanımız Remzi Çalışkan alnı açık, başı dik bir şekilde mücadeleye kaldığı yerden devam edecektir.
''Bu saldırılar, yalnızca mücadele azmimizi güçlendirir''
Bu süreçte, bazı çevrelerin asılsız iddialarla sendikamızı hedef almasını esefle karşılıyoruz. Unutulmamalıdır ki emek mücadelesine zarar vermek isteyenlerin çabası, işçi sınıfının dayanışma ruhunu asla zayıflatamaz. Bu tür çabalar, yalnızca emeğin ve adaletin mücadelesine zarar vermek isteyenlerin gerçek niyetlerini gözler önüne sermektedir. Bilinmelidir ki hiçbir baskı, hiçbir tehdit, işçi sınıfının emeği, ekmeği ve onuru için verdiğimiz mücadeleden bizi alıkoyamaz. Bu algı operasyonu sendikamızın büyümesinden korkan demokrasi ve emek düşmanı çevreleri sevindirmesin. Bu saldırılar, yalnızca mücadele azmimizi güçlendirir.''
''Elbetteki bu eylemlerini kendilerince meşru göstermek için hikayeler uyduracaklar''
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da ''Genel Başkan Yardımcımız ve bölge temsilcimizin adresi belliyken ve çağrıldıklarında rahatlıkla gidip ifade verebilecekken sabahın erken saatlerinde ev baskınlarıyla gözaltına alınmaları hiçbir hukuki gerekçeyle açıklanamaz'' ifadelerini kullandı.
''Ülkemiz gittikçe demokratik hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşmakta, haksız ve hukuksuz uygulamalar artmakta'' diyen Çerkezoğlu, şunları söyledi:
''Remzi ve Kemal başkanların gözaltına alınması da işçi sınıfı mücadelesine yönelen bir müdahale ve toplumu sindirme, bölerek parçalayarak yönetme politikalarının bir uzantısıdır. Bu ve benzeri operasyonları yapanlar soyut bir ‘terör’ tanımının arkasına saklanarak her türlü itiraza karşı gözdağı vermeyi ve başta işçi sınıfını ve toplumu bölerek parçalayarak yönetmeyi hedeflemektedir. Tabii ki bu operasyonları yapanlar, milyonları açlık sınırının altında asgari ücrete mahkum etmek, kıdem tazminatına el uzatmak, hızla artan gelir ve vergi adaletsizliğine karşı işyerlerinden meydanlara sesini yükseltenleri susturmak; işçilerin birliğini bölmek, parçalamak için yaptıklarını söylemeyecekler. Elbetteki, bu eylemlerini kendilerince meşru göstermek için hikayeler uyduracaklar. Sendikal faaliyetlerden suç üretmeye çalışacaklar. Ama bilinmelidir ki biz bu masallara inanmıyoruz.
''Hukuksuz eylemin amacı DİSK’in sesini kısmaktır''
İşçi sınıfının hakları ve insanca yaşam koşullarının sağlanması için mücadeleye adamış oldukları yaşamlarında demokrasi, adalet, eşitlik talebi dışında söz kurmamış; mücadelesini bu değerler etrafında sürdürmüş, onurlu yoldaşlarımızdan bizim zerre şüphemiz yok ve bu süreci hepimize yönelik bir saldırı olarak görüyoruz. Daha da önemlisi neden saldırıya uğradığımızı çok iyi biliyoruz. Biz biliyoruz ki bu hukuksuz eylemin amacı asgari ücret sürecine girerken DİSK’in sesini kısmaktır. Biz biliyoruz ki bu adaletsizliğin amacı gelirde ve vergide adaletsizliğin sürmesi, yoksuldan alıp zengine kaynak aktaran bu düzenin çarklarının dönmesidir.
''Hukuksuzluğun nedeni demokrasiye sahip çıkmamızdır''
Biz biliyoruz ki bu hukuksuzluğun nedeni bizlerin demokrasi, işçinin ekmeğidir diyerek demokrasiye sahip çıkmamızdır, Remzi Başkan’ın ifadesiyle emek mücadelesi ile demokrasi mücadelesinin birbirinden ayrılamayacağına dair ortak bilincimizdir. Bugün Remzi Başkan ve Kemal Başkan bir gece yarısı baskınıyla gözaltına alındı ise bunun sebebi gelirde adalet için, vergide adalet için, ülkede adalet olması gerektiğini işçilere anlatmamız ve işçi sınıfının hak, hukuk, adalet mücadelesini yükseltmemizdir.
''İşçilerin bu rejimi değiştirmesi gerektiğini söylediğimiz için hedef alındık''
Demokrasinin son kırıntılarını da ortadan kaldırmayı hedefleyen, tüm denge denetleme mekanizmalarını ve güçler ayrılığını yok eden, hukukun üstünlüğü ilkesini yok sayarak yargıyı siyasallaştıran başkanlık rejiminin emeğe zararlı olduğunu ifade edip işçilerin bu rejime ‘hayır’ demesi, bu rejimi değiştirmesi gerektiğini söylediğimiz için hedef alındık. Kayyumlara karşı sessiz kalmadığımız, sandıkla gelenin sandıkla gitmesi gerektiğini ifade ettiğimiz, halkın iradesinin üzerinde hiçbir irade tanımadığımız için hedef alındık. Kısacası bugün dört duvar arasında hapsedilmek istenen başkanlarımız şahsında emeğin Türkiyesi mücadelemizdir.''