DEVA Partili Ösen: ''Hükümetin hatalarına suçsuz halkı ortak etmesi en hafif tabiriyle aymazlıktır, vicdansızlıktır''
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Seda Kaya Ösen, ''Dezenflasyon döneminde fiyat artışlarının engellenmesi adına baskılanan döviz kurunun, toplumun büyük bölümünün mutfak ve yaşam enflasyonuna doğrudan etki yaptığını biliyoruz.Ekonomik krizden çıkışın yöntemi üreticiden kısarak, karları düşürerek, KOBİ'nin üzerine giderek gerçekleştirilmesi ne kadar doğru olduğunu sorgulamaktayız. Hükümet kendi ihalelerinden vazgeçmezken, kamuda tasarrufu sağlayamazken, kamu ihale kanununu bile değiştiremezken, krizi çıkartanların, yaptıkları yanlışların bedelini öderken, hatalarına suçsuz halkı ortak etmesi en hafif tabiriyle aymazlıktır, vicdansızlıktır'' dedi.
ANKARA - DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Seda Kaya Ösen, ''Dezenflasyon döneminde fiyat artışlarının engellenmesi adına baskılanan döviz kurunun, toplumun büyük bölümünün mutfak ve yaşam enflasyonuna doğrudan etki yaptığını biliyoruz.Ekonomik krizden çıkışın yöntemi üreticiden kısarak, karları düşürerek, KOBİ’nin üzerine giderek gerçekleştirilmesi ne kadar doğru olduğunu sorgulamaktayız. Hükümet kendi ihalelerinden vazgeçmezken, kamuda tasarrufu sağlayamazken, kamu ihale kanununu bile değiştiremezken, krizi çıkartanların, yaptıkları yanlışların bedelini öderken, hatalarına suçsuz halkı ortak etmesi en hafif tabiriyle aymazlıktır, vicdansızlıktır'' dedi.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında ekonomik programın eksiklikleri ve reel sektörün sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ösen, şunları söyledi:
''Hükümet, hatalarına suçsuz halkı ortak etmesi en hafif tabiriyle aymazlıktır, vicdansızlıktır''
“2024 senesinin başından bu yana enflasyon yüzde 35 ila yüzde 40 arasında seyrederken, üreticilerin ve hizmet satanların maliyetleri enflasyon oranında artarken, döviz kurunun baskılanması sonucu, fiyatların belirlenmesinde ihracatçılar ve turizmciler zor durumda kalmıştır. Fiyat rekabetçiliğini rakip ülkelere karşı kaybetmek istemeyen üreticilerimiz, çözümü öz sermayelerinden harcamakta bulmaktadır. Elbette dezenflasyon döneminde fiyat artışlarının engellenmesi adına baskılanan döviz kurunun, toplumun büyük bölümünün mutfak ve yaşam enflasyonuna doğrudan etki yaptığını biliyoruz. Ancak ekonomik krizden çıkışın yöntemi üreticiden kısarak, karları düşürerek, KOBİ’nin üzerine giderek gerçekleştirilmesi ne kadar doğru olduğunu sorgulamaktayız. Hükümet kendi ihalelerinden vazgeçmezken, kamuda tasarrufu sağlayamazken, Kamu İhale Kanunu’nu bile değiştiremezken, krizi çıkartanların, yaptıkları yanlışların bedelini öderken, hatalarına suçsuz halkı ortak etmesi en hafif tabiriyle aymazlıktır, vicdansızlıktır.''
''Cari açığın azalmasının sebebi üretimin azalması ve hammadde ithalatının yavaşlamasıdır''
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ticaret Bakanlığı 2025 yılı bütçe görüşmelerinde açıklanan ticaret rakamlarını ve beklentileri değerlendiren Ösen, cari açıkta yaşanan düşüşünün bir yanılsamadan ibaret olduğunu belirterek ''Türkiye’nin cari açığının düşmesinin sebebi, dezenflasyon ve yüksek faiz politikalarından dolayı tasarrufun ön plana çıkarılarak, ithalatın düşürülmesinden kaynaklanmamaktadır. Cari açıktaki düşüş doğrudan ekonomik durgunlukla alakalıdır. Türk ekonomisi ne zaman yavaşlamışsa cari açık o zaman azalmıştır. Bu durum ilk kez yaşanmamış, tarihimizde birçok kez örneği vardır. Cari açığınız ekonomik durgunluğun etkisiyle yavaşlarken, turizm gelirleriniz de akmaya devam ederse cari açığınız elbette düşecektir. Buna ek olarak cari açık Türkiye’nin altın ithalatına getirilen altın ithalat kotası ile birlikte düşüş eğilimindedir. 2023 yılında 25.7 milyar dolarlık altın ithalatı yapan Türkiye, 2024 yılının Ocak - Ağustos döneminde 10 milyar dolarlık altın ithalatı yapmıştır. Cari açıktaki düşüşün asıl sebebi budur'' diye konuştu.
''Gelecek, yüksek teknolojili ürünlerdedir''
Kırılgan ekonomiden korunmanın yolunun yüksek teknoloji ürünlerine yatırım yapmak ve ihracatını arttırmak olduğunu vurgulayan Ösen, bu ürünlerin Türkiye’nin toplam ihracatında yalnızca yüzde 3’lük bir yer kapladığını vurgulayarak, ''Hükümet ihracat rakamları üzerinden rekor kırdığını ifade ederken yapılan ihracatın hangi sektörler üzerinden yapıldığına dair tartışmalara girmemektedir. Türkiye ihracatta en önemli alan olan yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı noktasında toplam ihracatının yalnızca yüzde 3’ünü yüksek teknoloji ürünlerinden sağlamaktadır. Oysa ki gelecek buradadır. Gelecek, yüksek teknolojili ürünlerdedir. Bu ürünlerin üretilmesi için ciddi bir beşeri sermayeye sahip olunması gerekmektedir. Türkiye gibi beyin göçü vermeye meyilli bir ülkenin yerinde saymaması için akla ve özgürlüğe önem vermesi gerekmektedir. Türkiye bir gün yüksek teknoloji ürünleriyle ihracatının büyük bölümünü gerçekleştirdiği takdirde, uluslararası siyasi krizlere, iklim değişikliğinin etkilerine, lojistik krizlerine maruz kalmadan kırılgan ekonomik yapıdan kurtulma şansını bulacaktır'' ifadelerini kullandı.
''Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları tarafından yapılan not arttırımı bir illüzyondur''
Ösen, Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Türkiye’nin kredi notunun arttırmasının altında yatan gerçek nedenin yüksek faizler olduğunu söyleyerek ''2023 yılında hükümetin ‘rasyonel ekonomik politikalara dönmekten başka çare kalmamıştır’ itirafıyla birlikte başlayan ekonomi politikaları uluslararası çevrelerde olumlu karşılanmış ve üst üste kredi derecelendirme kuruluşlarından not artırımı gerçekleşmiştir. Bu durum hükümet yetkilileri tarafından devamlı olarak memnuniyetle karşılanırken halkın geliri ve alım gücü yönünde olumlu bir değişim yaşanmamaktadır. Kredi derecelendirme kuruluşları elbette size yüksek puanlar verecekler sayın hükümet yetkilileri. Bu kadar yüksek faiz verirken, dövizi baskılarken, carry trade yapanlara cennet gibi bir ortam sunarken, elbette size ağam - paşam diyecekler. Her geçen gün biz Türk Lirası kaybederken yabancı serseri para sahipleri elbette mutluluk duyacaklar'' açıklamasında bulundu.
''Almanya ve İngiltere ekonomisinde beklenen küçülme, Türk ekonomisini doğrudan doğruya etkileyecektir''
Ösen, Avrupa ülkelerinin ekonomilerinde yaşanan yavaşlama ve durgunluğun Türkiye’nin ihracat pazarını olumsuz etkileyeceğini belirterek son olarak şunları söyledi:
''En fazla ihracat yaptığımız ülkelerden olan Almanya ve İngiltere ekonomisinde 2024 yılında küçülme beklentisi ve 0 büyüme rakamları gözlemlenmiştir. En önemli pazarlarımız olan bu ülkelerin yaşayacağı ekonomik problemler Türk ekonomisini doğrudan doğruya etkilemektedir. Hal böyleyken Türkiye’de ticareti ve ekonomiyi yönetmekle yükümlü Ticaret, Sanayi ve Teknoloji ve Hazine ve Maliye Bakanlıklarının karşılaşılacak zorluklara karşı önlemler alınması gerekmektedir. Şimdiden ilgili kurum bakanlarını buradan uyarıyorum... Ekonomik korumacılık seslerinin ABD eliyle yükseldiği bir ortamda, Türkiye’nin hızlı ve güvenilir bir pazar olma yolunda önüne çıkacak fırsatlar, kendi değer ve üretimini, kendisi pazarlayarak ortaya çıkartabilir. Türkiye üzerine yüklenmek istenen 'Çin’in AB’ye açılan köprü ülkesi' misyonunu yıkmalıdır.”