CHP'den Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında suç duyurusu...
CHP, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında 'görevi kötüye kullanma' ve 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik' suçlarından suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu öncesinde açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, "Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye için çocuklarımız için bir beka sorunu haline gelmiştir. Onun yaptığı bütün bu icraatlarla ilgili mücadele etmeye CHP olarak devam edeceğiz." dedi.
(ANKARA) - CHP, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında “görevi kötüye kullanma” ve “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlarından suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu öncesinde açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, "Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye için çocuklarımız için bir beka sorunu haline gelmiştir. Onun yaptığı bütün bu icraatlarla ilgili mücadele etmeye CHP olarak devam edeceğiz." dedi.
CHP Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, milletvekilleri Sibel Suiçmez ve Umut Akdoğan’ın yer aldığı heyet, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında “görevi kötüye kullanma” ve “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlarından suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusuna gerekçe olarak Tekin’in AK Parti Batman Merkez İlçe 8. Olağan Kongresinde yaptığı laiklik karşıtı konuşma gösterildi. Tekin burada, "Beni eleştiriyorlar. Diyorlar ki laik eğitim açısından senin söylediğin şey ters. Ben de diyorum ki size ters olabilir ama Batman'da, Erzurum'da vatandaşların değerlerine ters değil. Bir terslik varsa sizin laiklikten anladığınız şey de vatandaşın anladığı şey arasında terslik var. 1940'lı yılları hatırlayın, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kur'an-ı Kerim öğrenmesini yasaklamak. Sizin laiklikten anladığınız şey bu. O zaman sizin laiklikten anladığınız şey de benim anladığım şey aynı değil. Ben laiklikten bütün vatandaşların hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Sen neyi anlıyorsun? Sen Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını, yasaklanmasını anlıyorsun. O zaman ikimizin laiklik anlayışı arasında kuşkusuz fark var. Ben evrensel laiklikten yanayım, sen Türkiye'ye özgü kendi icat ettiğin laiklik kavramını bana dayatıyorsun. Bu olmaz. Senin laiklikten anladığın şey şu; üniversiteye başörtüsüyle gitmek isteyen çocuğu ikna odalarına alıp ikna etmeye çalışmak, bunu laiklik gereğiyle yaptınız. Bunu yaparken de kendinizi laiklikle savundunuz. Peki senin savunduğun laiklikle, benim anladığım laiklik bir mi? Bir değil'' şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
"Tümüyle Cumhuriyet devrimlerini aşağılayan, Anayasayı ihlal eden Bakan"
CHP heyeti suç duyurusu öncesinde Sıhhiye Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Heyet adına açıklamayı CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş yaptı. Özçağdaş, ''T.C. Milli Eğitim Bakanı sıfatına haiz şüpheli Yusuf Tekin tarihi gerçeklikleri çarpıtan, tümüyle Cumhuriyet devrimlerini aşağılayan, Anayasayı ihlal eden, Bakan olurken TBMM Genel Kurulunda yaptığı yemine aykırı bulunan, gerçek dışı söz ve değerlendirmeleriyle halk kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlemiştir” ifadelerini kullandı.
"Burada asıl sorulması gereken sorulardan biri şudur" diyen Tekin, şöyle konuştu:
"Bu ülkenin çocukları kör karanlıkta okullara gitmektedir yaz saati uygulaması nedeniyle. Okullar temizlenememektedir, okullar çocuklar için bir halk sağlığı sorununa dönmüştür. Mülakat mağduru öğretmenler MEB önünde ağlamaktadırlar, Yusuf Tekin’in zulmünden çektikleri nedeniyle. Bir milyon 200 bin öğretmen yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adını verdikleri çağdışı eğitim manifestosuyla öğrencilerin geleceğe hazırlanma hakları ellerinden çalınmaktadır. MESEM’lerde sadece bir yılda Yusuf Tekin döneminde 11 çocuk ölmüştür. Bunları beceremeyenler Türkiye’nin çok geride bıraktığı, Türkiye Cumhuriyeti tarihini çarpıtan bu iddialarla kendilerini atayanlara mesaj vermeye çalışmaktadır. Yusuf Tekin daha önce gittiği Erzurum’da ve diğer illerde de AKP’li teşkilatlardan dualarını eksik etmemelerini istemiştir. Binlerce öğretmenin beddualarını aldıktan sonra ve bu kadar hata yaptıktan sonra ve Milli Eğitimi yönetemedikten sonra ancak bu ve buna benzer ideolojik çıkışlarla kendisini kurtarmaya çalışmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye için, çocuklarımız için bir beka sorunu haline gelmiştir. Onun yaptığı bütün bu icraatlarla ilgili mücadele etmeye CHP olarak devam edeceğiz.''
"İnsanların dini hassasiyetlerini kullanarak ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı tehditler yaratmıştır"
“Şikayet konusu söz ve açıklamalar hiçbir şekilde ifade özgürlüğü kapsamında görülemeyecek olup tümüyle suç içerikli bir eylemdi'' diyen Özçağdaş, şöyle devam etti:
"Anayasamızda da yer alan laiklik, Ülkemizin ve Partimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün altı temel ilkelerinden biridir. Laiklik en kısa ve geniş anlamıyla devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla, mantığa ve bilime dayandırılması olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte laiklik, vatandaşların din ve vicdan hürriyetine sahip olmayı, inançları doğrultusunda diledikleri ibadetleri yapmayı, kanunlara aykırı olmamak kaydıyla hiçbir ibadetin ya da dini törenin sorgulanmaması ve engellenmemesini düzenleyen bir ilke olarak karşımızda durmaktadır.
Laiklik her ne kadar anlam olarak din ile devlet arasındaki etkileşime ilişkin bir kavram olsa da, Cumhuriyet modernleşmesini yürüten kadrolar açısından 'sekülerizmi mümkün kılmak için gerekli”dir. İnkılap kanunlarının korunması rejimini getiren Anayasa maddeleri incelendiğinde de bu kanunların toplumu 'çağdaş uygarlık' düzeyinin üzerine çıkarmayı (seküler bir toplum yapısını, rasyonel bireyi sağlamayı) ve devletin “laik niteliğini korumayı' amaçladığı görülmektedir. Çağdaş uygarlık düzeyini aşmak ile laikliğin bir arada zikredilmesi de bir rastlantıdan ibaret değildir. Zira laiklik ilkesini 1937 yılında Anayasa’ya ilk kez dâhil eden kanun maddesinin gerekçesinde 'laikliğin çağdaş uygarlık düzeyine yükselmenin temel koşulu' olduğu belirtilmiştir. Öyleyse inkılap kanunlarının düşünsel temelinde seküler bir toplum oluşturma amacının, hukuksal temelinde ise laiklik ilkesinin bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Laiklik; bir toplumun siyasal örgütlenmesinin ifadesi Devletin temel unsuru olan iktidarın/devlet kudretinin/egemenliğin kaynağının beşerî irade olmasıdır. Bu aktarılanlara ek olarak Anayasamızın 2. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere; 'Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.'
1937 yılında yapılan düzenleme ile Anayasamıza giren laiklik ilkesi, ülkemizin temel değer taşlarından biridir, değiştirilmesi veya kaldırılması teklif dahi edilemez. Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze kadar laiklik ilkesini tartışma konusu haline getiren bir kısım kişi ya da kişiler olmuştur. Bu kişi ya da kişiler Yusuf Tekin’in iddia ettiği gerçek dışı ve çarpıtma iddiaları ileri sürerek insanların dini hassasiyetlerini ve kutsal din duygularını kullanarak ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı tehditler yaratmıştır.
Bu iddialar Cumhuriyet tarihi boyunca suç örgütleri tarafından Anayasayı ihlal etme kasıt ve iradesi altında hareket eden örgütler tarafından hep kullanılagelmiştir. Yakın tarihimizde karşılaştığımız Fethullahçı Terör Örgütü kutsal din duygularını sömürerek anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik darbe girişiminde bulunmuştur. Fethullahçı Terör Örgütü laiklik ilkesini hedef almaktan geri durmamış, Cumhuriyet tarihinde ibadetlerin engellendiği iddialarını sürekli olarak gündemde tutarak bu gerçek dışı algının kamuoyu nezdinde kalıcı haline getirilmesinde katkılarda bulunmuştur. Bu özeldeki manipülatif ve demagojik açıklamalarda amaç modern ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapı taşlarının zayıflatılmasıdır.
"Yusuf Tekin içtiği anda bağlı kalmayarak, laiklik ilkesini yalan ve çarpıtma ifadelerle hedef haline getirmiştir"
Cumhuriyet tarihi din duygularının istismar edilmesiyle tertip edilen devleti ve ülkeyi bölmeye yönelik isyan ve kalkışmalar ile doludur. Bu nedenle şüpheli Yusuf Tekin’in dile getirdiği iddialar eleştirel değerlendirme ve ifade özgürlüğü olarak görülemeyecektir. Yusuf Tekin Anayasamızın 81. maddesinde yer alan metni okuyarak 'demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına' dair andiçmiştir. Ne var ki Yusuf Tekin içtiği anda bağlı kalmayarak, laiklik ilkesini yalan ve çarpıtma ifadelerle hedef haline getirmiştir. Şüphelinin bu haliyle en basit değerlendirme ile görevi kötüye kullanma suçunu işlediği tartışma dışıdır. Ayrıca Milli Eğitim Bakanı konumunda bulunan bu kişinin ileri sürdüğü iddiaların salt görevi kötüye kullanma suçu olarak değerlendirilemeyeceği, 'İnkılap kanunlarının korunması' başlıklı Anayasamızın 174. maddesinde düzenlenen anayasal hükümlerin de ihlal edildiği gözetilerek, resen belirlenecek suçlar yönünden de daha detaylı ve ayrıntılı soruşturma yürütülmesi gerekli bulunmaktadır.
Öte yandan, Yusuf Tekin tarafından sarf edilen söz ve değerlendirmelerle halkın farklı kesimlerinin birbirine karşı kışkırtıldığı ve bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin varlığının ortaya çıkabileceği sağlıklı bir irdeleme ve inceleme ile anlaşılacak niteliktedir. Bu kapsamda TCK md. 216’da düzenlenen halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik veya aşağılama suçları yönünden de soruşturma yapılması gerekli bulunmaktadır.”
"Yusuf Tekin'e bir kavga lazım''
Bir gazetecinin "Yusuf Tekin tepkilerin ardından açıklamalarının arkasında durduğunu ifade etti. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna şu şekilde yanıt verdi:
''Yusuf Tekin’e bir kavga lazım. Yusuf Tekin’e boş bir tartışma lazım. Çünkü gündem lazım. Türkiye’de okulların temizlenemediğini, öğretmenlerin feryadını, sokaklarda yaşananları herkes görüyor. Dolayısıyla Yusuf Tekin, 80 yıl öncesine referans olarak bir açıklama istiyor. Bu ülkede camilerin en çok yıkıldığı dönemlerden biri Adnan Menderes dönemidir, sadece İstanbul örneğine baksınlar; çeşitli imar uygulamaları nedeniyle yıkılmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uygulamalarına baksınlar. Ben Üsküdar’da yaşıyorum, Kirazlıtepe’de yıktıkları camiye baksınlar. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin devlete sattığı camilere baksınlar. Dolayısıyla ‘80 yıl önce böyle olmuştu’, ‘90 yıl önce böyle olmuştu’yu bıraksınlar. CHP’nin veremeyeceği hiçbir hesap yoktur. On yıllar boyunca Türkiye’nin bir takım tarikat ve cemaatleri halkın duygularını sömürmek için olmadık yalanlar, olmadık iftiralarda bulunmuştur. Ama CHP 100 yıldır ayaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi gidecektir, CHP kalmaya devam edecektir. Çünkü Anadolu hareketinin temsilcisi, kuruluşun ve kurtuluşun partisidir. Gazi Mustafa Kemal’in de iki büyük eserinden biridir.''