Bülent Kaya'dan iktidara kayyum tepkisi: "Gerekçeleriniz hukukiyse 1 Nisan 2024'ten 4 Kasım 2024'e kadar niye beklediniz"

TAKİP ET

Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, "Sadece birkaç gün önce kayyum atadığınız 3 belediyeye 1 Nisan 2024 tarihinde de kayyum atayabilirdiniz. Çünkü ortaya koyduğunuz gerekçelerden hiçbirisi kayyum atadığınız güne dair gerekçeler değil. Şayet bunlar hukuki gerekçeler idiyse 1 Nisan 2024'ten 4 Kasım 2024'e kadar niye beklediniz? Bunlar hukuki değil, siyasi gerekçelerse -işte tam da itiraz ettiğimiz nokta burası- seçilmiş bir belediye başkanının siyasal gerekçelerle görevden alınması ne milli iradeye ne demokrasiye ne de hukuk devletine uygun olan bir tavır değil" dedi. 

(TBMM) - Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, "Sadece birkaç gün önce kayyum atadığınız 3 belediyeye 1 Nisan 2024 tarihinde de kayyum atayabilirdiniz. Çünkü ortaya koyduğunuz gerekçelerden hiçbirisi kayyum atadığınız güne dair gerekçeler değil. Şayet bunlar hukuki gerekçeler idiyse 1 Nisan 2024'ten 4 Kasım 2024'e kadar niye beklediniz? Bunlar hukuki değil, siyasi gerekçelerse -işte tam da itiraz ettiğimiz nokta burası- seçilmiş bir belediye başkanının siyasal gerekçelerle görevden alınması ne milli iradeye ne demokrasiye ne de hukuk devletine uygun olan bir tavır değil" dedi. 

Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, TBMM Genel Kurulu'nda iktidar tarafından muhalefet belediyelerine kayyum atanmasına ilişkin konuştu. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki olağanüstü hal döneminde KHK ile Belediyeler Kanunu'nda yapılan değişiklik yoluyla kayyum atanmasının ve belediye meclis üyelerinin de etkisiz hale getirilmesinin önünün açıldığını belirten Kaya, kayyum sorununun sokaklarda değil, Meclis'te çözüleceğine dikkati çekti. Kaya'nın kayyum atamalarına ilişkin yaptığı açıklamalar şöyle:

"Kayyum meselesi ülkemizin bir demokrasi problemi olarak gündemimizde yer almaya devam ediyor. Darbe girişiminden 1 ay sonra çıkarılan 674 sayılı KHK'nın 38. maddesinde Belediyeler Kanunu'nun 45. maddesine ek bir fıkra eklenerek aslında 8 yıldır yaşadığımız bu demokrasi problemi ortaya çıkmış oldu.

Burada diğer suçlardan dolayı herhangi bir düzenlemede belediye başkanları yerine meclis üyelerinden atama yapılıyorken burada maalesef bırakın tutuklanmayı ya da gözaltına alınmayı, herhangi bir Cumhuriyet Başsavcısının terörle ilgili bir iltisak veya benzeri bir sebeple soruşturma numarası vermesi dahi millet tarafından seçilen belediye başkanının görevden alınarak, belediye meclisinin yetkileri lağvedilerek atanmış olan bir memur ile beraber koca bir ilçenin bütün sorunlarını çözme ile ilgili bir görevi almasına da imkan sağlıyor. Bu konu madem KHK ile olağanüstü hal şartlarında getirildi, TBMM'de de dönemin iktidar partisi AK Parti'nin Meclis çoğunluğuyla demokrasi ve hukuka aykırı olan bu kanun buradan geçti, o halde bu sorunun kaynağı TBMM'den çıkarılan bir yasaysa çözümü de sokaklar değil, TBMM olmalı. Olağanüstü hal şartlarında bu düzenlemeyi getiren AK Parti başta olmak üzere bütün parti gruplarına bir görev düştüğünü düşünüyorum. Bu demokrasiye aykırı olan, milli iradeyi yok sayan kayyum uygulamalarına vatandaşlarımızın kamu güvenliği ve terörle mücadele hassasiyetlerini dikkate alarak ama partizanca siyasal bir yaklaşım içerisinde olmadan bir çözüm bulmamız gerektiğini düşünüyorum.

Sadece birkaç gün önce kayyum atadığınız 3 belediyeye 1 Nisan 2024 tarihinde de kayyum atayabilirdiniz. Çünkü ortaya koyduğunuz gerekçelerden hiçbirisi kayyum atadığınız güne dair gerekçeler değil. Şayet bunlar hukuki gerekçeler idiyse 1 Nisan 2024'ten 4 Kasım 2024'e kadar niye beklediniz? Bunlar hukuki değil, siyasi gerekçelerse -işte tam da itiraz ettiğimiz nokta burası- seçilmiş bir belediye başkanının siyasal gerekçelerle görevden alınması ne milli iradeye ne demokrasiye ne de hukuk devletine uygun olan bir tavır değil. Dolayısıyla bu sorunu TBMM'de çözemediğimiz zaman bu sorun maalesef sokaklara taşınmak zorunda kalıyor. Vatandaşlarımızın devleti karşı olan aidiyet duygusunda zayıflamaya yol açılıyor. AK Parti'ye bu hukuksuz düzenlemeyi savunmaktan vazgeçmelerini, kayyum politikalarıyla ülkenin önemli bir nüfusunun sahip olduğu bölgerini yönetmelerinin sonuçlarının bir iflas olduğunu, dolayısıyla onların da bunu görerek 3 kez bu kayyum politikalarının yüzlerine çarpılmış olmasını da dikkate alarak TBMM'de bu konuya milletvekilleri olarak değerlendirip bir çözüm bulalım."