ANKA Ekonomi Koordinatörü Erdal Sağlam'ın kaleminden Haftalık Ekonomi Analizi: Enflasyonda beklentiler kötüleşirken, siyasi iklim tedirginliği artırıyor

TAKİP ET

ANKA Ekonomi Koordinatörü Erdal Sağlam'ın kaleminden Haftalık Ekonomi Analizi: Enflasyonda beklentiler kötüleşirken, siyasi iklim tedirginliği artırıyor

Erdal SAĞLAM

Merkez Bankası’nın hedefleri yükseltmesi, piyasalardaki enflasyon beklentilerinin bozulmasına neden oldu. Enflasyonla mücadelede  mali destek umudu azalırken, siyaset ve dış politikadaki gelişmeler de programın başarısı açısından riskleri büyütecek gibi gözüküyor.

Merkez Bankası’nın, özellikle 2025 yılı enflasyon hedefini yüksek oranda artırmasının piyasalardaki olumsuz etkisi hemen görülmeye başladı. Artık bu sıralarda piyasalardaki enflasyon beklentisinin hedeflere doğru yakınsaması beklenirken, aksine beklentilerin bozulduğu görüldü. Geçen hafta piyasa oyuncularıyla yaptığı anket sonucunu açıklayan Merkez Bankası, enflasyon beklentilerinin bu yıl sonu için yüzde 44.1’den 44.8’e çıktığını saptadı.

Bununla birlikte yıl sonu dolar beklentisi, geçen ayki ankette 36.63 TL iken, son ankette 35.72 TL’ye indi. Piyasaların, enflasyonda hedeflerden uzaklaşıldıkça, Merkez Bankası’nın TL’nin değerlenmesini daha da artıracağı görüşünde olduğu çok açık. Bu durum özellikle ihracatçılar ve turizmcilerin şikayetlerinin önümüzdeki dönemde daha da artması anlamına gelecek.

Önümüzdeki yıla ilişkin beklentiler ise, program ilerlemesine rağmen düzelmiyor. 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentileri yüzde 27.44 iken, son ankette ancak yüzde 27.20’ye indi. Merkez Bankası’nın 2025 yıl sonu hedefini yüzde 14’den 21’e yükselttiğini, hata koridorunun üst sınırını ise yüzde 26’ya çıkardığını unutmayalım. Piyasalardaki bu beklenti bozulmasının, daha sonra açıklanacak, halkın ve özel sektörün  enflasyon beklentilerinde, çok daha yüksek oranda çıkması bekleniyor.

Enflasyon hedeflerine ilişkin bozulma, iç piyasada üretim ve talebin yeterince düşüp düşmediği, bunun faiz indirimlerine nasıl yansıyacağı tartışmasını beraberinde getiriyor. Önümüzdeki hafta başında hizmet sektöründeki üretim rakamlarının açıklanması bekleniyor. Bu verilerle birlikte, mal piyasasındaki nispeten durgun seyre, hizmetler sektörünün katılıp katılmadığı ortaya çıkacak. Buradan yola çıkarak üretimin yeterince gerileyip gerilemediği, üretim geriliyorsa talepte görülen canlılığın nereden kaynaklandığı tartışılmaya başlayacak.

Vergi paketleri gündemden düştü

Talebe bağlı olarak üretimin yeterince gerilememesi, bu nedenle ekonominin yeterince soğumaması, enflasyon düşüşündeki gecikmenin nedeni olarak ortaya çıkarsa, işte o zaman faiz indirimlerinin daha geç başlaması gerektiği tezini savunan iktisatçılar haklı çıkacak. Bununla birlikte “talepteki canlılığın gelir dağılımındaki bozukluk nedeniyle, yüksek faizden yararlanan varlıklı kesimlerden mi kaynaklandığı” tartışmalarının da alevlenmesi beklenebilir.

Ortada olan gerçek; enflasyonla mücadelenin yetersiz kaldığı, ek ve radikal önlemlerin gerektiği yönünde. Burada en önemli unsurlardan biri enflasyonla mücadelede para politikasına gerekli olan mali desteğin eksik kalması. Bakan Şimşek’in çabalarına rağmen, bütçede kamu harcamalarının keskin biçimde kesilmesi ya da varlıklı kesimlerden ek vergi alınması yönündeki kararların alınamaması, mali alanda enflasyonla mücadeleye gereken desteğin verilememesine neden oluyor.

Bu ekonomik gerekçelerin yanında, iç siyasette yeniden artan gerginlik ile dış politikada ABD Başkanlığı’na seçilen Trump nedeniyle çıkabilecek risklerin gündeme gelmesi de aynı zamanda enflasyonla mücadele programı açısından önemli bir tedirginlik unsuru olmaya başladı. AKP’de Trump’ın gelişiyle birlikte Türkiye- ABD ilişkileri konusunda iyimser bir hava eserken, Trump’ın kritik görevlere atamalarının İsrail yanlısı ve Türkiye karşıtlığı ile bilinen kişilerden oluşması, iktidar partisinde moralleri bozmuş görünüyor. O nedenle de Trump’ın önceki başkanlık döneminde yaptığı çıkışlar ile Türkiye ekonomisine verdiği zararların yeniden hatırlanmaya başladığına şahit oluyoruz.

Önümüzdeki hafta, özellikle TBMM grup toplantıları kanalıyla, siyasetteki çekişmenin nasıl bir şekil alacağını göreceğiz. Bunun yanında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2025 yılı bütçesi tartışılmaya devam edecek. Bütçe görüşmelerinde, enflasyonla mücadeleye katkı açısından bir umut gözükmüyor. Zaten Bakan Şimşek’in gelirleri artırmak için TBMM’ye getireceği iki yeni vergi paketi konusu da uzun zamandır artık gündemden çıkmış görünüyor.

Önümüzdeki Pazartesi günü açıklanacak hizmet üretimiyle ilgili veri, tartışmaları yeniden şekillendirebilir. Bunun yanında, yılbaşında asgari ücret ile çalışan ve emekli maaşlarına yapılacak zam oranlarına ilişkin tartışmanın, vakit yaklaştıkça iyice sertleşmesi beklenebilir.

Özetle; enflasyonla mücadele aksadığı için piyasa beklentileri bozulurken, siyaset ve dış politika tartışmaları da enflasyonla mücadele programı açısından bakıldığında, hiç de umut verici gözükmüyor.